Paylaş
ASLINDA tek tek isim sayıp ihbarda bulunmak ayıp ama gayet muğlak siluetli ‘‘düşman cephesi’’ yaratıp, her türlü kötülüğü meçhul günah keçilerine yüklemek de abesle iştigal gibi gelir bana...
Dikkat ettiniz mi bilmem, uzun süredir ilk kez Ankara ve İstanbul arasında gündem birliği sağlandı...
Siyasetçiler ve yatırım uzmanları, İstanbul Borsası'nın yılbaşına göre neden yüzde 50 gerilediğini yorumluyor.
İstanbul'a göre, ‘‘Hükümetin sonbaharda değişeceği’’ beklentisi borsaya güveni zedeliyor... Aslında Ankara da bu senaryoların farkında... Ama Başbakan Bülent Ecevit, sebep-sonuç ilişkisini tam tersine çeviriyor:
‘‘Sonbaharda bu hükümet yıkılır mı yıkılmaz mı söylentileri, senaryoları gündeme geldikçe maalesef borsa endeksi inişe geçiyor. Spekülatörlerin işine yarayan bir ortama ulaşılmış bulunuyor.’’
* * *
Anlaşılan o ki, ne Ankara, ne de İstanbul piyasası meselenin anafikriyle hiç ilgili değil. Yani faizlerdeki ani düşüş sayesinde patlayan tüketimle geçici olarak canlanan ekonomide istikrar önlemleri sonuç vermeye başlamışken, enflasyon hızla geriler, şirketlerin iş hacmi daralırken borsa zaten neden yükselsin ki sorusuna kafa yoran yok.
Öyle olsun, bir bildikleri var diyelim, geçelim.
Yeniden başa dönersek, İstanbul cephesi borsanın hükümet düşecek diye düştüğüne inanıyor. Başbakan ise hükümet düşecek diye borsayı düşürenlerin varlığına hükmediyor. Hatta galiba biraz da borsadaki düşüşün hükümete fatura edilmesinden endişeli. Borsadaki bir milyona yakın yatırımcının batması her siyasetçinin korkulu rüyası.
Üstelik hükümetin ekonomideki yumuşak karnı sadece borsa zararından ibaret değil. Bankaları elden gitmek üzere olan patronlar mı istersiniz. 100 binlerce işçiyle toplu iş sözleşmesi imzalamaya hazırlanan fabrika sahipleri mi... Korkarız ki ekonomik paketin balayı bitmek üzere.
* * *
Son günlerde medyadaki ekonomi haberlerini bu ruh hali içinde takibe başladığımızı itiraf etmek isteriz.
Belki de bu paranoya yüzünden dün Sabah'ta çıkan bir savunma sanayii haberini aynı çerçevede algıladık... Habere göre, ‘‘Türkiye'nin almayı planladığı 145 savaş helikopterini fazla lüks bulan IMF ve Dünya Bankası'nın baskıları, cuma günü karar verecek olan İcra Komitesi'nin kararını etkileyebilir’’. (Murat Yetkin, Sabah Gazetesi 19 Temmuz 2000).
Bu habere konu olan ihalenin ekonomik program ve hükümetin geleceğine ilişkin önemli ipuçları taşıyacağına inanıyoruz. Çünkü:
1) İşçinin, memurun, köylünün kemer sıktığı, devletin eğitim ve sağlık gibi temel işlevlerine kaynak aktarılmadığı bir ortamda askeri harcamalarda da tasarrufa gidilmesi, sadece doğal değil zorunludur...
2) Hükümetin gerek siyasi gerekse ekonomik basireti, kamu çalışanları ve tarım kesiminden sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'ni de ikna yeteneğiyle ölçülecektir.
Paylaş