Paylaş
DÜN bu köşede Gaffar Okkan suikastında Hizbullah kuşkusu üzerinde durduk... ‘‘Bu cinayetin Hizbullah tarafından işlenmesi ihtimalinin yüksek olması ayrı konu, Hizbullah sayesinde kamuoyu oluşturma çabaları ayrı meseledir’’ dedik... Olağan şüpheliler kullanılarak kamuoyu oluşturma taktiklerine rastladığımız Gordon Thomas'ın yazdığı ‘‘Gideon'un Casusları’’ (Sabah Yayınları) isimli kitaptan söz ettik...
* * *
Mossad'ın öyküsünü anlatan bu kitaptan aktaracağımız örneklerle herhangi bir ülkeyi ve gizli servisini itham ediyor değiliz...
Komplo teorisi peşinde de koşmuyoruz... Sadece Gaffar Okkan suikastı gibi toplumu derinden sarsan her olayda rastlanacak sıradanlıkta propaganda taktiklerini hatırlatmak amacındayız...
Gordon Thomas'ın kaleminden Mossad'ın Psikolojik Savaş Bölümü'nün (LAP) nasıl çalıştığını ve irtibatlarını birlikte takip edelim:
‘‘....bu bölüm evrensel bir medya ilişkileri ağı kurmuş ve basın-yayın organlarını büyük bir ustalıkla kullanmıştı. Avrupa'da bir terör olayı meydana geldiğinde, haber kuruluşlarından birindeki bağlantı aranıyor ve haberin üstüne gitmelerini sağlayacak kadar ilginç bir ‘perde arkası bilgi' veriliyordu. Tabii bu bilgi, bundan sonraki yayınların yönünü LAP'ın istediği tarafa çevirecek nitelikte oluyordu. Bu birim, yabancı ülkelerdeki İsrail Basın Ataşeleri için özel bilgiler de yaratıyordu. Bir kadeh bir şey içer ya da baş başa yemek yerken bu bilgiler istenen blr gazeteciye aktarılıyor, böylece bir ‘sır' sessizce paylaşılırken bir ad da ustalıkla kirletiliyordu.’’
* * *
Kitapta Psikolojik Savaş Bölümü'nün yakın tarihli ve başarılı iki kamuoyu oluşturma örneğine de yer veriliyor:
‘‘Trans World Havayolları'nın 800 uçuş sayılı uçağı 17 Temmuz günü Long Island'ın, güneydoğu sahilinde düşüp 230 kişi öldüğünde, LAP bir kampanya başlatıp felaketin Irak ya da İran tarafından gerçekleştirildiği kanısını yaymaya çalıştı. Her iki ülke de İsrail'in günah keçisiydi. Bu yalana dayandırılan binlerce haber yer aldı medyada. Yaklaşık bir yıl sonra, harcanan beş yüz bin doların ve binlerce saatlik emeğin ardından, FBI'nın başaraştırmacısı James K. Kallstrom, bir terörist bombasının ya da herhangi bir adli suçun söz konusu olmadığına karar verdi. Ve özel bir konuşmada arkadaşlarına söyle dedi: ‘Zamanı boşa harcattıkları için Tel Aviv'deki o piçleri duvara çivilemenin bir yolu olsa, bunun yapmayı çok isterdim. Basına sızdırdıkları her şeyi tek tek kontrol etmek zorunda kaldık.’’
* * *
‘‘Atlanta Olimpiyat Oyunları sırasında gerçeklesen bombalama olayından LAP tekrar saldırıya geçti. Bombanın, Lübnan'ın Bekaa Vadisi'ndeki bomba uzmanlarınca eğitilmiş biri tarafından hazırlandığını gösteren 'bütün belirtileri' taşıdığı söylentisi yayıldı. Söylenti büyüdü ve böylece LAP, korkutulmuş Amerikan halkını terörizm hayaletiyle tanıştırmış oldu. Tek şüpheli olimpiyat köyündeki zavallı bir güvenlik görevlisiydi ve uluslararası terörizmle hiçbir bağı olmadığı açıktı. Adamcağız temize çıktıktan sonra bu hikaye de unutuldu.’’
* * *
İlginç öyle değil mi? Peki polis şeflerinin bu konuda kamuoyuna yansımış tereddütleri bulunurken, kamuoyunda olayın failinin Hizbullah olduğuna ilişkin kesin kanaat nasıl oluştu? Yersiz bir soru mu?
Paylaş