Paylaş
TARİH yine tekerrür etti... Zaten hep inandık: Türkiye, gerçek bilgiye, namuslu polis, araştırmacı gazeteci, dikkatli politikacı sayesinde değil, çetelerin çıkar savaşı sonucunda ulaşır...
Susurluk kamyon kazası değil çete kavgasıydı... Engin Civan eğer vurulduğunda öleceğini sanmasaydı Emlak Bankası'nın nasıl soyulduğunu belki de hiç öğrenemezdik... İhanete uğramış öfkeli eş İSKİ skandalını patlattı...
Örnek çok, yerimiz az...
***
Gelelim Beyaz Enerji soruşturmasına...
İfadeleri ilk gördüğümüzde Bakanlık bünyesinde faaliyet gösteren iki ayrı çıkar çetesinin varlığından kuşkulandık... Bu çeteler arasındaki cephe savaşının Nükleer Enerji İhalesi'nde yaşandığını tahmin ettik...
Galiba zaman bizi haklı çıkaracak.
Çünkü Ankara Bürosu'ndan Turan Yılmaz'ın iki gündür yazdığı haberler, ANAP'lı eski bakan Birsel Sönmez'in (ve kızının) ihalede yarışan Alman-Fransız ortaklı NCI şirketine yakınlığını açıkça ortaya koyuyor...
Sönmez, nükleer ihalede Alman-Fransız ortaklığına yakınlıkla suçlanan ilk isim değil... Hatırlayın, TEAŞ eski genel müdürü ve halen gözaltında bulunan Muzaffer Selvi de Enerji Bakanı Cumhur Ersümer'in kendisine benzer ithamlar yönelttiğini kayda geçirmişti...
Selvi'nin ifadesinden aynen aktaralım:
Muzaffer Selvi, 1997 yılında nükleer enerji santralının yapımı için ihale açtıklarını ve konsorsiyumlardan teklifler aldıklarını ifade ederek, 'Tekliflerin değerlendirilmesi sonucunda Siemens Firması'nın teklifini 1. sırada, Kanada Firması'nın teklifini 2. sırada ve Amerikan Firması'nın teklifini 3. sırada belirledik'' dedi.
* Bu konuda Bakan Ersümer, Bakanlar Kurulu ve koalisyonu oluşturan partilerin liderlerine brifing verdiğini anlattı. Cumhur Ersümer'in daha sonra kendisini arayarak,‘‘Sen sıralamada bir firmayı yönlendirdin, ön plana çıkardın. Bundan sonra seninle görüşürüz’’ dediğini öne süren Selvi, ‘‘Nükleer enerji santralının yapımı ihalesi gündeme geldiğinde Kanada Firması'nın 50 milyon dolar rüşvet dağıttığı söylentileri çıktı’’ iddiasında bulundu.
Enerji Bakanlığı'nın kendisine karşı bir önyargısı ve husumeti oluştuğunu ileri süren Selvi, 13 Ocak 2000'de Konya Yeşilhisar arasındaki enerji nakil hattının ihalesinden dolayı müfettiş incelemesi sonucu düzenlenen raporda belirtilen miktarın, kendilerinden tahsil edilmesi ve dava açılması için Ersümer'in ‘‘olur’’ verdiğini kaydetti. Muzaffer Selvi, daha sonra TEAŞ yönetim kurulu üyeleri hakkında 386 milyar liranın tahsili için dava açıldığını bildirdi.
Selvi, Bakan Ersümer'in nükleer enerji santralının yapımı ihalesinin Kanada Firması'na verilmesi yönünde baskısı olduğunu, ama bu baskıyı niçin yaptığını bilemediğini ve açıkça Kanada lafını da telaffuz etmediğini iddia etti. (Anadolu Ajansı, 20 Ocak 2001)
***
Gördüğünüz gibi, Muzaffer Selvi, Bakan Ersümer'in şahsına dönük tutumunu nükleer enerji ihalesindeki tutumuna bağlıyor. Birsel Sönmez'den aldığı parayı ‘‘rüşvet’’ saymıyor, bakanın aleyhine açılmasına onay verdiği davalara ‘‘yardım’’ niteliğinde kabul ediyor... Ama çok daha önemlisi -doğru-yanlış kimsenin günahını almayalım- Bakan'ın ismini nükleer ihalede yarışan Kanadalı şirketle birlikte aynı cümlede anarak ima yoluyla kavgadaki ikinci tarafın koordinatlarını veriyor.
İlk günden itibaren yazıyoruz, söylüyoruz... Bakan'a dönük suçlamalar, haklarında somut kanıtlar bulunduğu için gözaltına tutulan bürokratlardan kaynaklanıyor... Dolayısıyla, Ersümer ‘‘Canlarını yaktım’’ derken haklı olabilir... Ama bu iddiaların araştırmaya muhtaç olduğu da ortadadır...
Bu arada, ‘‘araştırma’’ dedik de... Bir haftadır yazdığımız Aksu Enerji vurgununda, aralarında Beyaz Enerji'ye de karışan bürokratların bulunduğu isimlerin görevden alınmasını talep eden Teftiş Kurulu raporunu işleme koymayan yetkilinin kim olduğunu hálá öğrenemedik, bekliyoruz.
Paylaş