Enis Berberoğlu: MÜSİAD polis mi işadamı örgütü mü?

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Başlığı sakın yanlış anlamayın, sadece düz bir soru olarak algılayın. Çünkü aslında bu köşede neredeyse temcit pilavı gibi sürekli önünüze sürdüğümüz İslami etiketli bankerlik sorununa MÜSİAD'ın el atması son derece hayırlıdır. Tartışmak istediğimiz sadece yöntem seçimidir...

* * *

İslami bankerlerin nasıl çalıştıkları ortadadır.

Herhalde iyi reklam olur diye Konya merkezli olarak kurdukları holdingler adına yurtdışında yaşayan mütedeyyin Türk işçileriyle temas kuruyorlar. Bildiğiniz basit borç senetleriyle para toplayıp ‘‘kár payı ödemek’’ vaadiyle tasarrufçuları holdinge ortak ettiklerini ileri sürüyorlar. Doğaldır ki bu işlemin yasalar önünde hiçbir hükmü bulunmuyor.

Çünkü halka açılmanın yolu, izi belli...

Dahası senetle para toplamanın adı bizim yasalarda ‘‘tefecilik’’ diye konmuş ve Türk Ceza Yasası'nda suç sayılıyor.

Buraya kadar hemfikirsek gelelim başlıkta yer alan sorunun ilk bölümüne:

Eğer MÜSİAD'ın suçlu üyeleri varsa, muhatapları dernek yönetimi değil Mali Şube'dir. Çünkü MÜSİAD kendisini polis yerine koyamaz, alternatif adalet arayamaz...

Olsa olsa örneğin TÜSİAD'ın yaptığı gibi hakkında ciddi suçlama bulunan üyeleriyle ilişkisini askıya alır, belki de söz konusu üyeyi dernekten ihraç edebilir.

* * *

MÜSİAD'ın tavrından meseleyi kendi cemaatlerini üzebilecek ekonomik bir skandal riski olarak ele aldığı bellidir...

O zaman da söyleyebileceğimiz, biraz geç kalınmış olduğudur.

Çünkü örneğin, geçen yıl şubat ayında Aksiyon Dergisi bu konuyu kapak yaptı. Bu satırların yazarı, köşesinde üç gün süreyle bilgi aktarmaya çalıştı. Milli Gazete Yazarı Resul Tosun, 15 Aralık 1999 tarihinde köşesinde uyardı. Yetinmedi Tempo Dergisi'nin sorularını yanıtladı:

‘‘Bunların bir kısmı kendi değişik amaçları için, bu paraları kullanmış olabilirler. Kullanmasalar dahi, hazır parayı 2-3 sene kár dağıttılar mı, dördüncü sene verecek para bulamazlar. İflas ettik diye ortaya çıkarlar. Dolayısıyla, sadece parayla para dağıtarak bankerlik yapanların bana göre ömrü 3-4 sene. Belki daha önce de dökülenler olacak. 3-4 sene eğer kandıracak yeni insanlar bulamazlarsa, binlerce holdingzede insanla karşılaşacağız.’’ (Tempo Dergisi, 10 Şubat 2000).

* * *

MÜSİAD üyesi işadamları da bu uyarıların altındaki iktisadi mantığın gayet iyi farkındadır.

Alman Markı'na geçen yıl yüzde 20 net faiz ödeyebilen İslami bankerler bu ülkedeki faiz-kur makasından yararlandı. Yani yurtdışındaki işçiden bir mark borçlandı, Türkiye'ye getirip bozdurdu, diyelim yüzde 130 faizli hazine bonosuna yatırdı, vade sonunda eline geçen parayı yeniden dövize çevirdiğinde bir marka 20 fenikten fazla faiz kazandığını gördü. Tasarruf sahibine 20 fenik ödedi, kalanını cebine koydu.

İşte bu köşede defalarca ve açık açık yazdığımız yeşil saadet zinciri böyle işliyordu. Geçmiş zaman kipini bilerek kullandık, çünkü Merkez Bankası'nın harfiyen uyguladığı faiz-kur programı bu manevra alanını neredeyse tamamen ortadan kaldırdı.

Yurtdışındaki mütedeyyin tasarrufçular bilsinler ki, bu yıl karşılarına çıkıp ‘‘Sizin markınıza yüzde 20 kár payı ödeyeceğim’’ diyenlerin niyeti kötüdür. Ve işadamları örgütü olarak MÜSİAD'a düşen, kapalı kapılar ardında şirketlerle görüşmek yerine kamuoyunu uyarmaktır.

Yazarın Tüm Yazıları