Paylaş
ÖNCE Taksim sanıklarının kısa künyeleri...
Süleyman Aydın (29): Fanatik Galatasaraylı, takımın her maçına gidiyor. Askerliğini yaptıktan sonra iş bulamadı. O akşam da maç için bilet aldı, Taksim'de gezerken İngiliz holiganlarla karşılaştı.
Ali Ümit Demir (21): 14 aylık askerdi. O gün izinliydi. Askerden önce de işsizdi. Sessiz bir gençti, yakınlarına göre anne ve babasının ayrılması nedeniyle bunalımdaydı. Galatasaray taraftarı olmasına rağmen pek maçlara gitmezdi.
Kazım Dalga (Tutuklu): Asker dönüşü iki hafta kadar bir gece kulübünde çalıştı. Ailesi İstanbul dışında yaşıyor. İş yerinden bıçaklı kavgaya karıştığı ve hırsızlık iddiasıyla çıkarıldı...
İşsiz, fanatik, biraz da lümpen... Tanıdık geldi mi?
Peki bakalım çıktıkları yumurtanın kabuğu da toplum normlarına uygun mu...
Kemalettin Aydın (Ağabey): Bence haklıydı. Ben de aynı şeyi yapardım. Kim olsa Türk bayrağına hakaret eden birisine böyle tepki verirdi. Türk adaletinin kestiği parmak acımaz.
Şükriye Balcı (Anne): Gurur duyuyorum. Biz Türk bayrağı için yaşıyoruz. Yaptığı doğruydu. (Milliyet Gazetesi, 13 Nisan 2000).
* * *
Aile ve bayrağın namusu için ölmeye hazır yaşamamız asırlık gelenektir.
Ama tabular arasına futbol takımlarının eklenmesi oldukça yenidir. Hele futbolla irtibatlı organize şiddet son on yılın modasıdır desek yalan olmaz.
Zaten futbol çetelerinin İngiltere'de örgütlenmeye başlaması 1980'li yıllara rastladı. Şiddet dalgasının Kıta Avrupası'na yansıması 10 yıl kadar aldı.
‘‘Komando Kaplanlar’’, ‘‘Kızıl-Kara Tugaylar’’... Milan'lı sokak çetelerinin adı.
‘‘Köln Çocukları’’ holigan kültürünün Almanca'ya tercümesi... Barcelona'da ‘‘Çılgın Çocuklar’’, Atina'da ‘‘7'ler kapısı’’. İsimler farklı ama ırkçı, cahil kafa her coğrafyada ortak...
O yüzden futbol çetelerini milli hastalık sayıp, ilk kez milli olduğunda hastalık kapan yeni yetmeler gibi utanıp kahrolmanın álemi yoktur...
Öte yandan cinayeti ulusal karaktere bağlayıp övmeye kalkmak düpedüz ilkelliktir. Doğrusu, mikrop nereden çıktıysa ilacını da orada aramaktır.
* * *
Futbol çetelerinin doğum yeri sayılan İngiltere'de statlarla alınan bazı basit önlemler, BBC'ye göre şiddete karşı oldukça başarılı sonuçlar getirdi:
Tribünler kapalı devre TV sistemiyle izleniyor. Olaylara erken ve fazla büyümeden müdahale imkánı bulunuyor.
Stada ayakta seyirci alınmıyor. Böylece arbede çıkması halinde izdihama bağlı yaralanma, hatta ölüm olaylarının önüne geçilmek isteniliyor.
Konuk takımın taraftarları ayrı tribüne alınıyor. Stada giriş-çıkış kontrollü yapılıyor.
Futbol şiddetinin uluslararası arenada yaratacağı sorunların farkına varan Fransız hükümetinin 1998 Dünya Kupası'nda aldığı önlemler de farklı ve yine iyi bir örnektir:
Her maça özel bir savcı atandı. Savcılar maçı izlerken çıkan olaylara anında el koydu. Holiganların 48 saat gibi kısa süre içinde yargıç önüne çıkarılması, cezalandırılması veya sınır dışı edilmeleri mümkün hale geldi.
Maçlarda olay çıkanların, taş atanların, kabalıkları tahrik etmeye kalkanların bir yıla kadar hapis cezası alacağı peşinen ilan edilince caydırıcı oldu.
* * *
Doğaldır ki şiddetin her türlüsünde olduğu gibi holiganlara karşı uzun vadeli çözüm, toplumsal eğitim ve hoşgörü düzeyinin yükselmesidir. Ama o zamana kadar daha sıkı ve sonuç getirici polisiye önlemlere muhtaç olduğumuz ortadadır. Çünkü unutmayın ki, bazı cahillerin, kurbanları İngiliz olduğu için rahatça övdüğü şiddet eylemleri her an size-bize karşı dönebilir...
Paylaş