Paylaş
YÜCE Divan oylaması öncesinde bülbül kesilen siyasiler Meclis'teki hesaplaşmanın ardından aniden dut yemişe döndüler...
‘‘Kurt-kuş-arı’’ soslu Yüce Divan krizi, Türk siyasetinin ne kadar sığ olduğunu kanıtlamakla kalmadı, politikacının iki adım sonrasını hesaplamaktan aciz olduğunu da gösterdi.
O yüzden sakın ola ki, ‘‘Madem ki sonu böyle gelecekti, neden kavga ettiler’’ diye düşünmeyin. Gerçi ekonomik program dahil memleketin acil sorunları haftalarca askıya alındı. Ama ‘‘Siyaset sanılan maskaralığın seyrine değdi’’ deyip geçelim bari...
* * *
MHP'nin önce ANAP'a, ardından DSP'ye karşı aniden keskinleşen tavrının analizini izninizle üç adımda yapalım:
Hükümetin düşük taban fiyatı gibi ekonomik kararları, Abdullah Öcalan'ın idamını en azından geciktirme politikası, Merve Kavakçı olayıyla birlikte başlayan türban karşıtı icraatı MHP tabanını, örgütünü çok rahatsız etti. MHP, hükümetin büyük ortağı olmanın keyfini çıkaramadı. Tabanıyla iktidar hevesi arasında sıkışan parti yönetimi biraz da kontrolü dışında patlak veren Yüce Divan krizine dört elle sarıldı.
Geçmiş dönemin yolsuzluk iddialarına cesaret ve hassasiyetle yaklaşma politikası zamanlama açısından da yanlış değildi.
Çünkü Ercan Kumcu'nun da son derece doğru olarak işaret ettiği gibi kamuoyunda, ‘‘İstikrar programının yükü bu kez de işçi, memur, köylüye düşüyor. Biz bu fedakárlığa katlanırken siyasiler de hiç değilse devleti soydurmasın’’ talebi giderek daha fazla taraftar kazanıyor.
Üstelik MHP, krizi ucu açık pazarlığa dönüştürmedi. İlk günden itibaren kamuoyuna biraz fazla sert de gelse tutarlı politika izledi, Meclis oylamasında başından itibaren beklendiği gibi oy kullandı.
* * *
Ancak bu tutarlı politika MHP'nin umduğu sonucu vermedi...
Nedenleri konusunda birkaç gözlemimiz var:
Türkbank gibi kuşku işaretleri taşıyan dosya dururken, liderin değil hükümetin siyasi-ekonomik tercihini gösteren bir dosyanın seçilmesi daha ilk adımda inandırıcılığı azalttı.
Her dosya sadece tek kişiye, rakip siyasi lidere endeksliydi. O yüzden yolsuzluk iddiasının mekanizması eksikti.
Örneğin, hiçbir dosyada, ‘‘.... bakanı ile .... isimli işadamı arasında, .... müsteşarlığının usulsüz uygulamasıyla .... kadar haksız kazanç yaratıldı’’ gibi açık seçik tespit yoktu.
Oysa bu ülkede yaşayan herkes bilir ki, yolsuzluk üç başlı ejderha gibidir. Siyasetçi yerken, işadamı ile bürokrasi boş durmaz.
Zaten kimseye tek başına yedirmezler.
* * *
MHP'nin yolsuzluk gibi kamuoyunun yakından takip ettiği bir alanda sonuca ulaşamaması, yıllardır kulak tıkanan bir söylemin ne kadar haklı olduğunu kanıtlıyor: ‘‘Sağın muhalefeti sağ olamaz...’’
İşadamı aynı, siyasetçisi aynı, bürokratı aynı...
Parti tabelası farklı diye kimse inanmıyor.
CHP'yi Meclis dışında bırakanlara selam olsun.
Dipnot: Önceki gün, Mehmet Ali Ağca'nın kardeşi Adnan Ağca'nın basın toplantısına ayırdığımız yazıyı, ‘‘Belki de iktidardaki eski arkadaşlarından yardım bekliyor, kim bilir’’ diye noktaladık.
Dünkü Yeni Şafak Gazetesi'nde konuyla ilgili olarak çıkan bir haberi yorumsuz aktarıyoruz: Mehmet Ali Ağca'nın kardeşi Adnan Ağca, Milliyetşi Hareket Partisi'nin kendilerine yardımcı olması gerektiğini söyledi. MHP'nin iktidar olmasının da bir avantaj olduğunu kaydeden kardeş Ağca, ‘‘Ağabeyimi sadece MHP değil, bütün milliyetçiler koruyacak’’ dedi.
Paylaş