Medeniyet çatışması ve sadaka tartışması

ANKARA
SADAKA tartışmasını izlerken bir kere daha iman ettim ki, bu ülkeyi yönetenlerle, eski tüfek kanaat önderlerinin çoğu aynı dili konuşmuyor, aynı kültürü paylaşmıyor. Kültürden kastımın (tıpkı Medeniyetler Çatışması’nın müellifi Huntington gibi) din olduğunu itiraf edersem belki de meramım daha iyi anlaşılır.

Yaşı artık kemale ermiş sol gelenekten aydınların çoğunun yolu gençlikte varoşlara düşmüştür. Gecekonduları yıkıma karşı savunanlar da onlardı, kurtarılmış bölge ilan edip, asayişi, adaleti sağlayanlar da...

30 yıl sonra, bugün artık AKP’ye oy veren o mahallelere dağıtılan erzak paketlerine ve kömür kolilerine bakarken acaba ne düşünürler? Bence, kızmasalar bile en azından uyuz oluyorlardır.

Çünkü onların (bizim) geleneklerinde hediye, sadaka yoktur. Kömür ocağını, fırını, tarlayı, çalışana teslim vardır. Fakir fukaraya, garip gurabaya gönlünden kopanı vermek yerine üretileni hakça paylaşmak esastır.

Bugünkü iktidarsa sol geleneğin anlamadığı, anlasa da burun kıvırdığı kültür kodlarıyla konuşuyor.

Sadaka bizim lügatte aşağılanır... Oysa Başbakan’ın söylediği gibi dinimizde sadaka övülür.

Sadaka, bilmeyenler için aktarayım, muhtemelen İbranice kökten (şedaka) gelir ve "doğruyu söylemek" anlamında kullanılır. Dolayısıyla sadaka verenin dini doğrudur. Sadaka Allah’ın emirlerine sadakatin şahididir.

Sadakanın makbulü gizlisidir. Ancak Kuran açıkça dağıtılan sadakaya da karşı değildir:

"Sadakaları açıktan verirseniz ne güzel! Fakat onları gizleyerek fakirlere verirseniz bu sizin için daha hayırlıdır ve günahlarınızdan bir kısmına da kefaret olur. Allah yaptıklarınızdan hakkıyla haberdardır." (Bakara suresi, 271)

Biz eşitliğe oynuyorduk, şimdiki iktidar cemaate dayanıyor.

Şimdilik oyunu kazanmış görünüyorlar, zaten ismi üstünde iktidardalar.

Ama Bosna katliamı, Irak işgali tepki yaratmasaydı... Küresel sermaye bu ülkeye akın etmeseydi, 11 Eylül’den sonra laik fakat ılımlı İslam yükselmeseydi, iktidarları bu ölçüde sağlam olur muydu?

Bu temeller tek tek çökerken, yerine ne koyacaklar bir bakalım.

Bekleyelim, görelim.

Kürtçe TV ne yapamaz?

BAKIYORUM, TRT’nin Kürtçe kanalına iltifat eden çok. Bendeniz muhalefet şerhimi koruyorum.

Çünkü Kürtçe’yi bir özgürlük meselesi olarak algılıyorum, devletin yeni propaganda dili olarak görmüyorum.

Karışık geldiyse, testi kolay.

Almanya’da yaşayan Şivan Perwer’in adını duydunuz mu bilmem? Kürt hareketinin ruhunu temsil eden ben yaşta bir sanatçı. (Lafı uzatmadan bizim kuşak için Zülfü Livaneli ne idiyse, işte o diyeyim gerisini siz anlayın.)

Siyaseten tarif edersek... PKK Şivan Perwer’e sahip çıkmak istiyor, tekelinde görüyor. Ama anlaşılan o ki Perwer örgüt ipoteğinden hoşlanmıyor. TRT 6, eğer samimiyse Şivan Perwer’i ekranına taşıma cesaretini gösterir.

Bir Kürt sanatçıyı Türkiye’ye armağan eder.

Unutturdu

Melih Gökçek tahmin ettiğim gibi yeniden aday. Süreç neden uzadı... Yazılan çizilenle ansiklopedi çıkar. Ama Melih Gökçek’in adaylığının tartışılması farkında mısınız bilmem, 20 gün süreyle çok meseleyi unutturdu. Krizi, terörü bıraktık, Gökçek’i konuştuk. Belki de bir amaç da buydu, ne dersiniz?
Yazarın Tüm Yazıları