Enis Berberoğlu: Malki cinayeti ve Hizbullah

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

Hizbullah örgüt evinden Mehmet Sümbül'le ilgili kaset çıkınca akla hemen Nesim Malki cinayetinin gelmesi doğal sayılmalı.

İplik sektöründe deprem yaratan bu cinayetin motifleri, kimlerin hangi ölçüde kazançlı çıktıkları medyada yeterince işlendi, hatta karanlık ticari ilişkiler iddianame sayfalarına bile geçti...

Ama Mehmet Sümbül'ün Hizbullah'la ‘‘irtibatlı’’ olduğunun anlaşılması...

İşi Türkiye'nin hesaplayamadığı zeminlere taşıyabilir...

* * *

Ne demek istediğimizi anlatabilmek için gelin isterseniz filmi biraz başa saralım... Nesim Malki, 28 Kasım 1995 günü Bursa'da uğradığı silahlı saldırı sonucunda öldürüldü.

New York merkezli ve 1913 yılından itibaren faaliyette bulunan uluslararası bir Musevi örgütü olan The Anti-Defamation League (ADL) aynı gün çok sert bir açıklama yaptı... Örgüt yöneticisi Abraham H. Foxman, ‘‘Türk Musevilerine dönük şiddet eylemlerinden dolayı derin endişe taşıdığını’’ vurguladı, Türk hükümetinden Musevi cemaatini terör eylemlerine karşı koruyacak önlemler almasını istedi.

Aynı açıklamada çok ilginç bir ayrıntı da yer aldı:

‘‘Nesim Malki cinayetinin geçen ay (1995 Ekim) Malta'da İslami Cihat lideri Fethi Şakaki'nin öldürülmesine misilleme olarak işlendiği yolunda kaynağı meçhul bir ihbar Türk güvenlik birimlerine ulaştı...’’ (ADL basın bülteni, 28 Kasım 1995).

Cinayetten iki gün sonra Türkiye'nin resmi tepkisi, dönemin Washington Büyükelçisi Nüzhet Kandemir tarafından ADL'ye iletildi. Yine bir basın bülteni aracılığıyla ADL tarafından kamuoyuna duyurulan Kandemir'in mektubu için ‘‘Türk hükümeti, Musevi işadamının öldürülmesini lanetledi, kapsamlı soruşturma açıldığını bildirdi’’ başlığı kullanıldı.

Açıklamada, Kandemir'in cinayetle ilgili ‘‘bölgesel’’ bir yorumunun altı çizildi: ‘‘Bu suikast, Ortadoğu'da barışı engellemeye dönük şiddet eylemlerine yeni bir örnektir.’’ (ADL basın bülteni, 30 Kasım 1995).

* * *

Nesim Malki cinayetinde kurbanın kimliği zaten akıllara farklı senaryolar getirmişti. Bir de cinayetin planlayıcısı olarak suçlanan Sümbül'ün özgeçmişi daha o tarihte bilinseydi, acaba ne olurdu?

Dünkü Sabah Gazetesi'nden yorumsuz aktarıyoruz:

‘‘Mehmet Sümbül, 70'li yıllarda ülkücü hareketle tanıştı. 12 Eylül döneminde tutuklandı. 11 yıl kaldığı cezaevindeki arkadaşlarının tabiriyle ‘Hidayete' erdi ve Hizbullah örgütüne girdi. 1992 yılında cezaevinden çıktı ve Hizbullah'ın yayın organı ‘Yeryüzü'nde çalıştı. Burada Hizbullah'ı öven yazılar yazdı. Yazılarında İslami-Kürt devletinin kurulmasını sık sık dile getirdi. Hatta bu konuyla ilgili olarak kitap da yazdı. Ancak zaman içinde örgütle ters düşmeye başladı. Mehmet Sümbül bu dönemde karanlık işlere bu sefer mafya olarak bulaştı. Erol Evcil'in koruması oldu. Nesim Malki'nin öldürülmesini planladığı gerekçesiyle 15 Ekim 1998'de gözaltına alındı. Bir yıl süren dava sonunda serbest bırakıldı.’’

* * *

Özetlersek:

1) Ortada devlete çöreklenmiş politikacı-istihbaratçı-polis-mafya-işadamı çetesinin işlettiği bir cinayet var...

2) Eylem zanlılarından birisinin, Güneydoğu'da PKK'ya karşı mücadele verdiği için devlet tarafından himaye edildiği ileri sürülen Hizbullah'la irtibatlı olduğundan kuşku duyuluyor...

Önce ülkücü kılıklı mafyayla tanıştık, ardından Susurluk çetesi geldi... Şimdi de hangi taşı kaldırsak altından Hizbullah çıkıyor...

Her üç sürece damgasını vuran örgütlerin/çetelerin ortak bir özelliği var: Devletle bitişik düzen yaşamanın ayrıcalığı kullanılıyor.

Belki de o yüzden en adi suçlar bile ‘‘devlet adına’’ savunuluyor.

Yazarın Tüm Yazıları