Enis Berberoğlu: Kürtçe TV ve eğitim testi

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

KÜRTÇE eğitim ve TV hakkını kimin istediği konusunun fazla önemli olmadığı konusunda hemfikirsek, bir sonraki adıma geçebiliriz...

Bu hakkı kim verecek veya engelleyecek?

Demokrasinin eksik ve yanlış yorumuna göre her konuda ve sadece çoğunluğun istediği olur. Aksi yöndeki talepler baştan mahkûm edilir.

Oysa demokrasinin özü zaten kendisini koruyacak güçte olan çoğunluğun değil azınlıkta kalanların korunmasıdır, nedense hep unutulur. Parlamenter demokrasilerde iktidar-muhalefet ilişkisinin temelinde bu anlayış yatar.

O yüzden çelişen toplumsal taleplerin demokrasi potasında çözümünde çoğunluk-azınlık meselesi ana eksen olarak kabul edilemez, bir arada yaşamak asıldır.

* * *

Dün bu köşede Profesör Baskın Oran'ın Siyasal Bilgiler Fakültesi üçüncü sınıf öğrencilerine verdiği ‘‘Küreselleşme ve Azınlıklar'' dersinin kitap olarak toplanmış notlarına değindik.

Baskın Oran Hoca, kitabında toplumsal taleplerin ne tür bir elekten geçirilmesi gerektiğini örnekleriyle anlatmış.

Mesela ilk kriter olarak,

‘‘Azınlığın kendisini çoğunluktan soyutlamak mı istediği, yoksa çoğunluğun yaşamına kendi kimliğini koruyarak mı katılmayı mı amaçladığı?’’ sorusunu seçmiş...

Kürtçe TV ve eğitim hakkını bu çerçevede ele alırsak... Aslında bu kültürel hakların tanınmasının korkulan bölünme sonucuna değil, tam aksine demokratik katılıma hizmet edeceğini anlarız. Çünkü sonuçta Kürtçe eğitim müesseseleri de bu ülkenin Milli Eğitim Bakanlığı'na, TV ve radyo istasyonları RTÜK'e bağlı olmayacak mı? Türkiye Cumhuriyeti, Kürtçe TV izni vermiyor diye kimse Kürtçe TV izlemiyor mu? Güneydoğu'da MED TV'ye çevrilmiş çanak antenleri tencere kapağı mı sandınız?..

* * *

Baskın Oran Hoca'nın kitabındaki ikinci kriter sorusu,

‘‘İsteklerin sadece bu yaşam biçimini seçenleri mi yoksa ülkenin genel kamu düzenini mi ilgilendirdiği?’’

Örnek vermek gerekirse, siyasal İslamı yaşam biçimi olarak benimseyenlerin cuma günlerinin tatil ilan edilmesi, ramazan ayında özel mesai saatleri uygulanması yönündeki istekleri sadece bu kesimi değil genel kamu düzenini ilgilendirir. Oysa Kürtçe eğitim, öğrenci velilerinin tercihidir; TV'de Kürtçe türkü dinlemek, müzik zevkiyle alakalıdır...

Siz çocuğunuzu Kürtçe eğitim veren okula yollarsınız, ben İngiliz veya Fransız kolejine, siz Kürtçe kanal izlersiniz, ben Almanca kanal... Birbirimize karışmadan yaşar gideriz.

Bir diğer kriter sorusu,

‘‘Kamusal düzen bir ölçüde değişecekse, bu değişikliğin toplumda daha fazla entegrasyona mı olanak vereceği, yoksa toplumsal barışın ve insan haklarının daha mı fazla bozulmasına yol açacağı?’’

Kitaptaki örnek, imam nikáhı olarak seçilmiş. Kadın haklarının devlet eliyle yıpratılması anlamına geleceği için imam nikáhına karşı çıkılmış. Peki sizin aklınıza Kürtçe eğitim ve TV hakkı konusunda benzer sakınca geliyor mu?

* * *

Kimseye ders vermek haddimiz değil, vardığımız sonuçlara katılmayabilirsiniz. Ama Kürtçe TV ve eğitim hakkı gibi taleplerin sadece ‘‘Veririm-vermem’’ inadı ekseninde ele alınamayacağını da herhalde teslim edersiniz. Demokrasi kesinlikle çoğunluk diktası değildir, yavaş yavaş alışma zamanı geldi.

Yazarın Tüm Yazıları