Paylaş
SÜLEYMAN Demirel'in siyasi kaderine bir kez daha meydan okuması kriz sayılır mı... Bu ülkede sayılıyor...
Siyasetin alfabesini bile hecelemekten aciz yatırım uzmanları Ankara labirentinden esen ve her an değişen rüzgára göre ekonomide dümen tutacak kadar usta mı... Bu ülkede mümkün sanılıyor...
* * *
Madem ki yerli yuppiler, siyasi analize pek meraklılar... Dünkü gazetelerin birinci sayfalarına yansıyan Erol Evcil'in ifadesini acaba vakit bulup okudular mı... Evcil'in uçak alımıyla ilgili olarak suçladığı politikacı ve işadamlarının isimlerine dikkat ettiler mi...
Bir tanesi Sayın Cumhurbaşkanı'nın aile fotoğrafından tanıdık geldi mi. Diğeri Sayın Cumhurbaşkanı'nın en güvendiği eski bakanlardan değil mi. Ya üçüncüsü bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından suçlamaya hedef olduğu göreve atanmamış mıydı?
İddianın doğruluğunu, yanlışlığını bir yana bırakalım...
Zamanlaması ilginç sayılmaz mı?
Veya dilerseniz tam aksi istikametten yaklaşalım: Bu kadar ağır bir itham neden iki yıldır ciddi bir soruşturmaya konu edilmedi?
Nereden çıktı bu soru derseniz, yanıtı hazır... Bu haber daha önce bir TV programında ve bir gazete köşesinde yayınlandı:
‘‘Evcil bundan yaklaşık 1 yıl önce kendisiyle yurtdışında görüşen televizyoncu Kadir Çelik'e şok açıklamalarda bulundu ve milyonlarca seyircinin şahitliğinde, ‘Malki'nin İsviçre'deki hesabına gelen 55 milyon doların zamanında bakanlık yapan ve tekrar bakanlık yapması söz konusu olan bir siyasi tarafından gönderildiğini, bu paranın THY'nin uçak alımından gelen bir rüşvet olabileceğini' söyledi. Evcil'in ortaya attığı bu iddianın öznesi rüşvetçi bakan kim?’’
(Güler Kömürcü, Akşam Gazetesi, 1 Kasım 1999)
* * *
Ağalar, beyler, borsacılar... Türkiye’de siyaset bir başkadır... Hızına alışık değilseniz, izlerken başınız döner.
O yüzden gelin günlük siyasete endeksli pozisyonlardan vazgeçin...
Ne olur, ukalalığımızı hoş görün ama bizim meslek aslında soru sorma sanatıdır... Ve öğretim üyesi arkadaşım Ruhi Tuncer'in yıllar önce bellettiği gibi, ‘‘Doğru yanıtlar için doğru sorular zorunludur...’’
Örneğin, ‘‘Türkiye'yi neden geri bıraktılar?’’ diye sorarsanız, üstüne alınan çıkmaz, sevgilisi terk edince ‘‘Bunu bana nasıl yaptı?’’ diye dövünen genç áşıklara dönersiniz... Oysa aynı içerikteki sorunun doğru formatı, ‘‘Türkiye neden geri kaldı?’’ diye ifade edilebilir.
Bu durumda hiç değilse sorumuza muhatap buluruz. Politikacıya, bilim adamına, iş dünyasına sorup yanıt alabiliriz...
O yüzden Türk ekonomisine giderek ağırlık koyan genç profesyonellere naçizane önerimiz, yanıtsız sorularla vakit yitirmesinler...
‘‘Pakete kaç oy çıkacak’’ diye kafa yoracaklarına... Türk ekonomisindeki orta ve uzun vadeli imkánlara inansınlar. Yeni ekonomik programa verilen iç ve dış desteği unutmasınlar. Siyasetin, ekonominin hülasa bu ülkenin kimsenin tapulu malı olmadığını hatırlasınlar.
Suni bir krizin parçası haline gelmesinler, yakışmıyor.
Paylaş