ANKARA TARİH 14 Eylül 1997, saat 20.30. Yer Gaziantep Ticaret ve Sanayi Fuarı.
İncil ve Hıristiyan dinine ilişkin kitap ve kaset satan Müjde Yayıncılık standına el bombası atıldı.
Dört yaşında bir çocuk yaşamını yitirdi, 24 kişi yaralandı.
Eylemin sorumlusunun Vasat örgütü olduğu açıklandı. Nitekim caniler bir ay sonra yakalandı.
Olağan şüphelilerin öyküsü sıradandı, ama bombanın sicili karanlıktı.
Eylemci bombayı Siirt Kurtalan Çevik Kuvvet Amirliği’nde görevli bir polisten aldığını itiraf etti.
Gözaltına alınan polisin evinde aynı tip el bombasından 7 adet daha bulundu. Polis, "Evim kenar mahallede, her an terörist saldırıya uğrayabilirim. Bombaları bu yüzden saklıyorum" dedi.
Çevik Kuvvet polisinin standart teçhizatında el bombası tabii ki bulunmaz.
O zaman Kurtalanlı polis el bombasını nasıl temin etti dersiniz? Evet bildiniz, PKK’dan.
Daha doğrusu PKK’ya karşı operasyonlar sırasında elde etti, kayda geçirmedi, kendisine sakladı.
PKK NATO tipi, Alman yapımı el bombasını nasıl buldu, işin o kısmı karanlık kaldı.
Ama terör beslenme zincirini halka halka sayarsak; din özgürlüğüne atılan köktendinci NATO bombasının tedarikçisi olan polisin kaynağı PKK idi.
Biraz karışık oldu, öyle değil mi?
O zaman daha basit denklemlerle başlayalım.
* * *
Susurluk silahlarını hatırlıyor musunuz?
Hani koca bir cephanelik kayıptı, bir türlü bulunamadı.
10 adet kısa Ruger tüfek, 10 adet 22 kalibre Beretta tabanca, Uzi’ler ve diğerleri. Devletin envanterine örtülü operasyon amacıyla, Abdullah Öcalan’ın tasfiyesi için girdi.
Ama bu amaç yerine çetelerin haraç toplamasında kullanıldı, Kumarhaneler Kralı’na karşı düzenlenen suikastta iz bıraktı. Yani neye niyet, neye kısmet!
12 Eylül’den önce ordu deposundan patlayıcı çalındı.
Terör tarihine "Esrarengiz Yüzbaşı" olarak geçen bir subay 25 kalıp TNT’yi MHP’li eylemcilere sattı. Patlayıcılar 16 Mart 1978 İstanbul Üniversitesi katliamında kullanıldı. Demek ki ödediğiniz vergiler çoğunlukla yol, su, elektrik, ama bazen de bomba olarak geri dönebilir, aman dikkat!
* * *
ABD’nin Irak polisine dağıttığı Glock marka tabancalar Türkiye’de müşteri buluyor.
O yüzden Rahip Santoro cinayetinde kullanılan Glock’un izini sürmek zor olmadı.
Polis tabancayı Türkiye’ye getireni, Trabzon’da katilin ailesine satanı tespit etti.
Katil silahın sicili mahkeme dosyasına konuldu.
Katil elde, silah da öyle, nasılı belli, tek eksik neden?
Ağacı unutmadan ormana bakarsak belki ayrıntıda boğulmayız.
Türkiye’de son bir yılda mala karşı suçlarda yüzde 60 artış oldu.
Şahsa karşı işlenen suçlardaki artış yine yüzde 62’yi buldu.
Bu ülkede sadece geçen yıl 351 bin 949 hırsızlık vakası yaşandı.
Bu rakamların anlamı belli: Devlet sokağı ve vatandaşını koruyamıyor.
İstanbul gecelerinde askerlik hikayesi gibi kapkaç tecrübeleri anlatılıyor.
Siz cehennem alevlerini canlı tutarsanız, kömür atacak birileri mutlaka çıkar.
Markası İsrail olmuş, ABD veya Rus, ne fark eder ki?