FARKINDAYIM, başlık biraz kapalı oldu. Ama paylaşmak istediğim siyasi duyumun hikáyesi uzun.
CHP Merkez Yürütme Kurulu üç gün önce toplandı, bazı kararlar aldı.
Toplantıdan hemen sonra Ankara’da bir dedikodu aldı yürüdü.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav’ın, Murat Karayalçın’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı için aday gösterilmesine karşı çıktığı ileri sürüldü. Tabii ki bu çarpıcı iddianın üzerine gittik, soruşturduk.
Önder Sav ile Deniz Baykal arasında geçen bir tartışmayı doğrulattık.
Ancak mesele farklıydı, anlaşmazlık kurultay tarihine ilişkindi.
Deniz Baykal ve ekibi, partide yeni bir örgüt modeli denemek istiyor.
Geleneksel güçlü genel sekreterlik kurumundan vazgeçilecek.
Genel başkan yardımcılığı sayısı 10’a çıkartılacak. Her genel başkan yardımcısı, bugün komisyonlar tarafından yürütülen bir alandan sorumlu olacak, parti yönetimine düzenli rapor sunacak, hesap verecek.
Deniz Baykal, bu modeli en kısa zamanda, yerel seçim öncesinde hayata geçirmeye çalışıyor. Buna karşılık yetkileri tırpanlanacak Önder Sav, tüzük değişikliğini seçim sonrasına bırakmaya uğraşıyor.
İşte MYK’da Genel Başkan ile Genel Sekreter’i karşı karşıya getiren oylama bu sebepleydi. Önder Sav, tüzük ve program kurultayının aralık ayında yapılmasına önce karşı çıktı, sonra çekimser oy kullandı. Ama Deniz Baykal ile MYK üyelerinin büyük bölümünün oyuyla kurultayın aralıkta yapılması kararı çıktı.
Böylece gözüken o ki, CHP 2009’a yeni bir yönetim modeliyle girecek.
* * *
Murat Karayalçın’ın adaylığı meselesine gelince...
Duyduğum kadarıyla herhangi bir sorun yok.
Ama asıl sürpriz, CHP’nin İstanbul Büyükşehir adayında yaşanabilir.
Bana gelen ve fakat teyit edemediğim bilgiye göre...
Deniz Baykal, Kemal Derviş’e adaylık teklifinde bulunabilir.
Bu konuda daha fazla bilgi veremediğim için, sadece yorum hakkımı kullanabilirim.
Eğer Baykal teklif eder, Derviş de geri çevirmezse...
CHP’nin İstanbul şansı çok yükselir.
İstanbul’a Derviş markası yakışır!
Yine bir muhalif gitti
GENEL Yayın Yönetmenim Ertuğrul Özkök geçenlerde bizim Meclis’e yeni bir demokrasi kriteri koydu.
"Benim için Ufuk Uras da milli iradedir" diyor. Yani demokrasi açısından 340 üyeli AKP Meclis Grubu ile tek kişilik muhalefet Ufuk Uras arasında fark gözetilmemesi çağrısında bulunuyor. Sayısal uçuruma rağmen ikisine de değer veriyor.
Bence de demokrasi, çoğunluk değil çoğulculuk rejimidir. Kaç kez yazdım, tekrar edeyim.
Kalabalıklar her rejimde hakkını savunur, yönetime etki yolunu bulur.
Demokrasinin kalitesi, azınlık hakları ve muhalefete saygı ile ölçülür.
Ancak yanlış anlamayın, bu bir siyasi yazı değil.
Maksadım lafı, verdiği demeç nedeniyle Futbol Federasyonu’ndan kovulan Serdar Güzelaydın’a getirmek. Yani çoğunluğa/yönetime ters düştüğü için üzeri çizilen muhalif isme karşı görevimi yerine getirmek.
Serdar Güzelaydın, hatırladığım kadarıyla her dönemde, muhalefet kontenjanından yönetime girdi. Ama her defasında muhalefeti nedeniyle yönetimden ya kovuldu veya ayrıldı. Bu yönetim de istisna oluşturmadı.
Sadece kendi sesini duymak isteyenlerin iktidarında şaşırtıcı değil.
Ama giderek artan tehlikeye kişisel, sevimli ve biraz haylaz bir örnek.
O yüzden yazmak, unutulmadan kayda geçirmek istedim.