Enis Berberoğlu: İslami tefeciler






Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

KANUNA-karara dayansa da piyasa dinamiklerine aykırı ekonomik faaliyetin fazla uzun ömürlü olamayacağının tek kanıtı İhlas Finans'ın batışı değil elbette. İhlas'ın çarptığı buzdağının asıl suyun altında kalan bölümü önemli: Almanya'da yaşayan vatandaşlarımızdan toplanan milyarlarca Alman Markı'nın geleceğini tartışmak lazım...

* * *

Yeşil bankerler (veya İslami etiketli tefeciler), özellikle son on yıldır uygulanan ekonomi politikasının ürünü... Kur artışı ve faiz arasındaki makastan yararlanan bazı sözde holdingler ‘‘kár ortaklığı’’ adı altında para topladılar. Hesapları belliydi: Diyelim ki 100 Alman Markı'nı Türk Lirası'na çevirip Hazine Bonosu'na yatırdıklarında kazançları neredeyse yıllık yüzde 90-100'ü buluyordu. (1999 rakamları).

Yine aynı dönemdeki kur artışını düştükten sonra ellerinde kalan paradan mark başına 20-25 puan kár payı ödeme imkánına sahiptiler.

Oysa 2000 yılında uygulanan IMF destekli ekonomi programı yılın ilk 11 ayında faizleri neredeyse üçte biri düzeyine düşürdü. Reel faiz bandı da daraldı. Böylece İslami bankerlerin manevra alanı kalmadı.

Bakmayın siz son birkaç aydır faizlerin yeniden yükselmiş olmasına... Taşlar yerine oturduğunda oranların gerilemesi zorunludur. (Zaten aksi halde kurda hareketlenme beklenmelidir.)

Yani nereden bakarsanız; İslami Saadet Zinciri'nde uzatmalar oynanıyor. İhlas Finans'ın batışı tedirginliği artırıyor.

* * *

Bu köşenin okurları arasında mütedeyyin kişilerin de bulunduğunun farkındayız. O yüzden bu yazının kimsenin inancına saldırı olarak kabul edilmeyeceğini umarız. Gayemiz sadece yatırımcının mağduriyetini önlemeye çalışmaktan ibarettir. Zaten yeşil bankerler hakkındaki endişemiz, İslami cemaate yakın yayın organları tarafından da paylaşılıyor.

Örneğin, Aksiyon Dergisi 1999 Şubat ayındaki kapak haberiyle bu tehlikeyi açıkça okurlarına duyundu. Yetmedi, Milli Gazete Yazarı Resul Tosun ‘‘Bu bir ikazdır’’ başlıklı yazısında sözde holding mantığını anlattı:

‘‘Almanya'ya son gidişimde holdingciliğin artık meslek haline geldiğini ve pek çoğunun da holding gibi değil banker gibi çalıştığını bir kez daha gördüm. (...) Titancılar'dan tek farkları, hedef kitle olarak Avrupa'daki gurbetçileri seçmiş olmaları. Bunlar genellikle dindar cemaatler üzerinde çalışıyor, para topluyor, garantili yıllık döviz üzerinden kár payı dağıtıyorlar. Dağıttıkları oranda iş yapsalar dahi kár etmeleri mümkün değil. Kaldı ki birçoğunun sadece adı holding, kendisi banker.’’

(Milli Gazete, 15 Aralık 1999).

* * *

Kıssadan hisse: Hortumcunun laiki, dindarı olmaz.

KARŞI GÖRÜŞ-KATKI

‘‘Özel finans kurumları 15 yılda bir fire verdi. Peki faizli bankalar bu süre zarfında kaç fire verdi. İhlas Finans, zararı para yatıranlarla paylaşmak üzere 1 milyar dolar batırdı. Peki son 4-5 batan bankada milletin kaç lirası battı? Hem İhlas grubunun nasıl su gibi para harcadığı belli değil mi yıllardır. Kaynağının halkın parası olduğu gün gibi ortadayken devlet ne yapıyordu? Özal'ı suçlamanıza hiç mi hiç anlam veremedim. Faizsiz finans kurumlarına imkán verdiği için ona ancak teşekkür edilmelidir.’’ (Şükrü Kaya)

‘‘İhlas Finans'a para yatıranlara sorsaydınız, ‘Biz faiz değil kár payı alıyoruz' diyeceklerdi. Kár, zararın kardeşi olduğuna göre şimdi zarar etmiş durumdalar. Ağlayacak-sızlayacak bir durum ortada yok demektir. Üç ayda bir kár paylarını alırken iyi idi de şimdi mi kötü oldu? Beklesinler, şirket bir-iki senede işlerini düzeltir, yine kár paylarını ödemeye başlar. Onlar da huzur içinde kár paylarını almaya başlarlar. Enver Ören'in yerinde olsam, işleri düzeltmeye bakardım, ortaklarımla sene sonundan önce bir hesaplaşmaya girmezdim. Yıl sonunda kár-zarar belli olunca genel kurulda durum görüşülürdü. Duruma bu açıdan bakılınca birçok esnafın siftah yapmadan dükkán kapattığı bu iktisadi ortamda İhlas Finans'a bu kadar değer vermenin abartı olduğu düşüncesindeyim.’’ (Muammer Diker)

Yazarın Tüm Yazıları