Paylaş
PİYASALARDA son üç günlük seyri tarif için rivayet muhtelif...
Kimine göre ‘‘güven bunalımı’’, bazıları ‘‘sabotaj’’ diyor.
Hatta ‘‘şantaj’’ ihtimali üzerinde duran bile çıkıyor...
Her tarifte hakikat payı mevcut, ne var ki bize sorarsanız, bankalararası piyasada bono faizinin bir hafta içinde 10 puandan fazla yükselmesi, esasen ‘‘intihara teşebbüs’’ sayılmalıdır.
Çünkü bu faiz artışından -şimdilik- en büyük zararı gören, panik satışlarıyla faizi yükselten bankalardır.
* * *
Polis benzer intihar vakalarını iki açıdan soruşturur.
Öncelikle intihar mı, cinayet mi diye araştırır. Eğer vakanın intihar olduğuna eminse yardım eden var mı diye bakar.
Aynı mantığı bankacılık kesimine uygularsak... İntihara teşebbüse yardım, yataklık edenlerin kimlikleri hakkında akıl yürütmemiz gerekir.
Örneğin, batık bankalara yenilerinin ekleneceği dedikodusu...
Dedikodunun yayıldığı mecra belli: Sorumsuz medya organları, fırsatçı internet siteleri ve daha da önemlisi fısıltı gazetesi...
Peki ya kaynağı?
Bankalar Birliği'nin iki hafta önce yaptığı yazılı açıklamayı yorumsuz yineleyelim: ‘‘Başta bankacılar olmak üzere herkesin bankacılık sistemine duyulan güven ve istikrarın zedelenmesine neden olabilecek açıklamalardan ve spekülasyonlardan kaçınması, mesleki olduğu kadar vatandaşlık sorumluluğunun bir gereğidir.’’ (7 Kasım 2000, Bankalar Birliği).
Her satırına ve sözcüğüne katıldığımız bu metinde alıntı yaptığımız paragrafın ‘‘Başta bankacılar’’ ifadesiyle başladığının altını çizmemiz gerekli mi? Mahreç adres yeterince belli değil mi?
* * *
Merkez Bankası hafta başından bu yana bir milyar dolara yakın döviz sattı... Çünkü tedirgin (bıyıklı ve bıyıksız) yabancılar, ellerindeki bonoları satıp paralarını dövize çevirdiler.
Peki bu yabancıları iknada yetersiz kalan kim?
Mali sektördeki Türk meslektaşları ve hükümet değil mi?
Bono piyasasında iki bankanın ölümüne düellosundan söz edilirken, hükümet bankasını batıranlara af çıkarmaya hazırlanırken yerli-yabancı yatırımcının kafasının karışması doğal sayılmaz mı?
* * *
Sektörü ne kadar temsil ettikleri bile kuşkulu isimlerin arkasından döktükleri gözyaşları nedeniyle vizyonları buğulu bankacılara bir sözümüz yok. Serbest piyasada intihar dahil her yol açık ve mübahtır.
Ama Hazine, Merkez Bankası ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'na düşen görev bellidir: İşaretleri beliren mali krizi -1994'te olduğu gibi- reel sektöre sıçramadan kontrol altına almak, suçsuz, günahsız vatandaşın iş ve aş güvencesini korumak...
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Ecevit ne diyor, sonunda ne oluyor diye geriye doğru düşünüp gelecek konusunda tahminler yapalım: ‘5+5 çıkmazsa istikrar gider' dedi. Bay ‘sözde' istikrar gitti. Çankaya Çankaya olalı böyle istikrar görmedi. Sözde istikrarın yeğeninin yediği haltların ortaya çıkması da cabası. Şimdi siz ‘istikrarı' geri ister misiniz?’’
(Nedim Albayrak)
‘‘Öncelikle bir devlet memuru olarak biz konuşamayanların sesi sizlersiniz. Bu yüzden size teşekkür ederim. Ancak göreviniz burada bitmemeli. Çünkü bu deştikçe içinden yabani arıların çıktığı bir arı yuvası. Benim bir vatandaş olarak siz gazetecilerden yapmasını istediğim şu: Lütfen bu kanun maddesini teklif etmek ya da araya sıkıştırıp birilerine borcunu ödemek isteyen ar damarı çatlamış siyasetçileri ortaya çıkarınız. Ve bu millet de ilk seçimde onları sandığa gömsün. Tek temennim bu... Vallahi de billahi de tillahi de kendim için bir şey istiyorsam namerdim. 7 yıllık pratisyen hekimim. 305 milyon lira maaş alıyorum. Hálá uzman olamadım. Yüksek yerlerde (rakım olarakta yüksek olabilir) bir tanıdığınız varsa haber edin. İstifa edip bir banka satın alacağım. Baksanıza 9-10 ayda uzman bankacı olunuyor memleketimizde. Belgesi de cumhurbaşkanı antetli káğıtlar...’’ (S.Ö)
Paylaş