Paylaş
Tarımda reform Avrupa için şart
TAMAMEN size kalmış...
Ya Türkiye'nin zaten yapması gerekip de ertelediği reformları ‘‘IMF dayattı’’ diye karalayıp lanetlersiniz... Veya basiretsiz siyasilere atılan oyların utancıyla sesinizi çıkarmaz, icraatın sonuçlarını beklersiniz...
Ama hangi yolu seçerseniz seçin bilgiye ihtiyacınız olduğu ortada.
Örneğin tarımdaki son fotoğraftan haberiniz var mı?
* * *
Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in son Bakanlar Kurulu toplantısına sunduğu Tarım Raporu'nun özetini dün Anadolu Ajansı haber olarak geçti. Raporda tarımın bu ülke ekonomisindeki yeri bir kez daha hatırlatıldı: 1999 verilerine göre, milli gelirin yüzde 14'ü, istihdamın yüzde 45'i ve ihracatın yüzde 11'i tarım kaynaklı...
Ne var ki bu kritik sektördeki temel göstergeler iç açıcı değil:
‘‘* Tarım işletmeleri, çok küçük ve çok parçalı. 1950 yılında 77.3 dekar olan ortalama işletme büyüklüğü 1991 yılında 59.1 dekara düştü ve miras yoluyla bu bölünme devam ediyor.
* Anayasa'daki açık hükme karşın topraklar korunamadı, 1998 yılı itibariyle 1.5 milyon hektar alan tarım dışına çıkarıldı. Bu alanın 800 bin hektarı birinci ve ikinci sınıf tarım arazisidir.
* Cumhuriyetin ilk yıllarında 40 milyon hektar olan mera alanları, amaç dışı kullanım yüzünden 12 milyon hektara düştü.’’
* * *
Tarımda yapısal sorunlar, merkezi planlamayı imkánsız hale getiriyor. Üreticilerin kooperatif veya birlikler halinde örgütlenmesini zorlaştırıyor. Sorunlar üretime de yansıyor:
‘‘* Tütün, çay, şeker pancarı, fındık gibi ürünlerde talebi aşan üretim katrilyonluk görev zararına yol açıyor.
* Buna karşılık ayçiçeği, soya gibi yağlı tohumlar başta olmak üzere mısır, yem bitkileri ve hayvansal ürünlerde, özellikle kırmızı et üretiminde büyük miktarda talep açığı bulunuyor.
* Uygulanan yanlış destekleme politikası, hububatın serbest piyasada satılma şansını azaltıyor, her yıl artan miktarda ürünün ofise gelmesine neden oluyor, Toprak Mahsulleri Ofisi'ni (TMO), 1 katrilyon borca sürüklüyor.
* SEK, Et-Balık ve hayvancılığa girdi sağlayan Yem Sanayi'nin rehabilite edilmeden özelleştirilmiş olması, özelleştirmenin amaç dışına çıkmasına neden oldu ve bugün tesislerin yerinde iş merkezleri ile konutlar yer aldı.’’
* * *
Tarım Bakanlığı raporuna göre, Türkiye'deki et, süt, yumurta gibi hayvansal ürün tüketimi gelişmiş ülkelere göre 3-4 kat daha az. Toplum yeterli beslenme için ihtiyaç duyduğu hayvansal proteini alamıyor.
Bakan Gökalp'in raporunda çiftçinin hali ve tarımın Avrupa Birliği ile rekabet etme düzeyine ilişkin çok önemli iki saptama bulunuyor:
‘‘1) Sonuç olarak, üreticinin ekonomik olarak çok kötü duruma düştüğü, gün geçtikçe fakirleştiği, borçlarını ödeyemez duruma geldiği, borçlarını ödemek için üretim araçlarını sattığı ve tarımsal üretimden kaçar hale geldiği bir gerçektir.
2) AB'ye tam üyelik gerçekleştiğinde ve tarım ürünleri serbest dolaşıma girdiğinde, tarım sektörünün bugünkü yapısıyla AB ile rekabet etmesi mümkün olmayacak ve Türkiye tarım ürünlerinde AB'ye açık bir pazar haline gelecektir.’’
* * *
Sakın yanlış anlamayın, dünyada hiçbir ülke tarım kesimini kendi haline bırakamaz... AB ülkelerinin yıllık tarım destekleme fonu 45 milyar ECU, ABD'nin çiftçisine yaptığı mali destek 15 milyar doları buluyor.
Ama o ülkelerde para yerini bulduğu için çiftçinin yüzü gülüyor. Türkiye'deki gibi traktörünü satmak zorunda kalmıyor.
Varılan noktada, ya Türk tarımı AB'ye yem edilecek, veya biraz acı verecek reformlarla yeniden yapılanacak, rekabete hazır hale gelecektir.
Başta da dediğimiz gibi, seçim tamamen size kalmış.
Paylaş