Paylaş
Batmak istemeyen banka büyümek zorunda
DÜN sabaha karşı el konulan bankalardan yapılan açıklamalara dikkat edin... Kararın kimse için sürpriz olmadığı, hatta bazı bankaların anahtarı Merkez Bankası'na teslim etmekten dolayı aslında rahatladığı belli.
Faiz Vergisi'ndeki kararlı tutumuyla bizi şaşırtan hükümet, bankalar operasyonuyla başarılı icraatına devam etti.
Biliyoruz, bu yorumu erken bulanlar, operasyonun ölçeği ve zamanlamasını eleştirenler çıkacaktır. Gerçekten de tasfiyenin neden beş bankayla sınırlı kaldığı veya gecikildiği tartışılabilir... Ancak yakın tarihte belki de ilk kez, bankalar batmadan, kriz başgöstermeden birikmiş cerahata neşter vurulduğu gerçeği ve hükümetin bu konudaki cesareti teslim edilmelidir.
* * *
Daha ince detaylara geçmeden önce dün el konulan beş bankayla, 1994 krizinde faaliyetleri durdurulan üç bankanın halini kıyaslamakta yarar vardır. Dün CNN Türk'ün konuğu olan Dışbank Murahhas Üyesi Vural Akışık'ın bu konudaki benzetmesi son derece yerindedir: 1994'te yaşanan, önceden hesaplanmayan bir trafik kazasıydı, kriz sırasındaki döviz ve TL kanamasına dayanamayan üç banka sistem dışına itildi... Oysa bugün el konulan bankalar tabiri yerindeyse şeker hastası gibidir. Yanlış beslenme, doktor tavsiyesine uymama sonucunda bünyesel rahatsızlık söz konusudur.
Dünkü operasyon öncesinde aslında hükümetin önünde iki seçenek kalmıştı:
1) Mali bünyesinin zayıf olduğu cümle álem tarafından bilinen bankaları taşıyabilmek için tam mevduat güvencesine devam etmek, sektörde haksız rekabet koşullarının sürmesine göz yummak.
2) Sektördeki çürük elmaları ayırıp, mevduat güvencesini kademeli olarak kaldırarak, serbest rekabete izin vermek... Bankaların batabileceği gerçeğini kamuoyuna anlatarak üç-beş bin kişi yüksek faiz kazanacak diye saatli bombanın üstünde oturmamak.
Hükümetin ikinci yolu seçmesi hepimize yaradı.
Çünkü geçmiş örneklerde yaşandığı gibi bankaların faaliyetine son verilmek zorunda kalınsaydı, borçları Hazine'den (dolayısıyla sizin-benim cebimizden) ödenecekti. Oysa bugün tek zararlı çıkan, bankasını iyi idare edemediği için mülkiyetini kaybeden patronlar oldu. Tasarrufçu, banka kapısına yığılıp parasını çekmediği için zarar sınırlı kaldı.
* * *
Muhalefetin bankalar operasyonuna dönük eleştirisi haklı bile olsa inandırıcı değildir. Çünkü bu ülkenin bankalar yeminli murakıpları her yıl düzenli olarak ekonomi bakanına rapor verirler. Her bankanın durumu nedereyse aylık olarak izlenir...
İktidarları döneminde bu bankaların durumunu bilmelerine rağmen işlem yapmayanların bugünkü tavırlarını samimi bulmak oldukça zordur.
Kaldı ki IMF ve Dünya Bankası'nın bankacılık kesimine dönük operasyon talebinin gerekçelerini iyi anlamak gereklidir:
1) Uluslararası kuruluşlar ve dış yatırımcılar, Türk mali piyasasında şeffaflık konusunda ısrarlıdır.
2) IMF programı tutarsa faizler hızla düşeceği için sadece devlete para satarak kár eden bankaların yaşama şansı azalacaktır.
3) Avrupa kapısındaki Türkiye'de bankaların küçülmesi değil büyümesi esastır.
* * *
Hükümetin Cumhurbaşkanı akrabasının bankasına bile el koyacak ölçüdeki kararlılığının doğru anlaşılması tavsiyeye şayandır.
Paylaş