Paylaş
SON lafımızı baştan edelim, sizi devamını okumakta özgür bırakalım:
1) Muhteşem Süleyman, GAP Mimarı, Teknokrat Başbakan türü sıfatlar seçim meydanlarında göz boyar, ancak bu illüzyonun dış kredi itibarı açısından delik kuruş kadar kıymeti yoktur...
2) Türkiye 100 milyar doları bulan dış, 46 milyar dolar iç borcuyla büyük yatırımları için dış kaynak aramak zorunda olan bir ülkedir...
3) ‘‘Bizim hırsızımız çalar ama iyi iş çıkartır’’ ekolünde deniz bitti. Çünkü uluslararası finans kuruluşları artık açtıkları kredinin yerine gitmesini şart koşuyor.
* * *
Prag'daki IMF-Dünya Bankası toplantısına sadece küreselleşme karşıtı eylem penceresinden bakmak abes, 72 düvelden gelenlerin yalnızca Fon-Türkiye ilişkilerini tartıştığını sanmak cehalettir.
Ne yazık ki bırakın birkaç istisnasıyla Türk medyasını, resmi heyetin bile meseleye sadece bu dar açıdan baktığı ortadadır.
Cumhurbaşkanı'nı IMF ve Dünya Bankası'na şikáyet eden mi ararsınız.
Yoksa ‘‘kredi gecikecek’’ diye ekonomi batacakmış gibi gürültü kopartanı mı...
* * *
Oysa bir zahmet komşu salona baksalardı, Güneydoğu Asya krizinden ders çıkaran IMF'nin yeni krediler için üç önkoşul koyduğunu göreceklerdi:
‘‘Saydamlık, öngörülebilir olmak, hesap verebilmek.’’
Saydamlık, yani kamu hesaplarının şeffaf olabilmesi, açılan kredinin bir avuç ahlaksız yöneticinin cebine veya yurtdışındaki banka hesabına gitmesinin önlenmesi. Öngörülebilir olmak, yani daha düne kadar başarı öyküsü örneği olarak anılan ekonomilerin yarın batmaması... Hesap verebilmek, yani uluslararası kredi kuruluşlarının karşılarında siyasi muhatap bulabilmeleri...
* * *
Aslında bize sorarsanız, IMF'nin bu üçlemeyle aradığı belli: Hukuk devleti. Çünkü devletin hukuku kamu hesaplarına sansür koyabilir, hatta gerekirse çarpıtabilir. Çünkü hukuksuz siyasette, acemi bir liderin ülkeyi ekonomik krize sokmasını önleyecek mekanizmalar, vatandaşı uyaracak-koruyacak altyapı eksiktir.
Ve nihayet hukuksuz toplumda boşverin ekonomiyi, deprem veya iç savaş gibi büyük felaketlerde bile hesap soracak adam bulamaz, kahrolursunuz.
* * *
Muhterem bürokratlar, çok sayın siyasiler, gelin anlaşalım.
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in varlığı, seleflerine göre farkı sizler ve ülke açısından handikap değil şanstır... Kıymetini bilin...
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Cumhurbaşkanı konusunda benim hálá tereddütlerim var. Memur konusundaki KHK'yı iade etmesini kesinlikle yadırgıyorum. Cumhurbaşkanı'nın geri çevirdiği 2. kararnamede ise haklı olduğunu sanıyorum. Ben tarafsız düşündüğümü sanıyorum ve aynı insanın (Cumhurbaşkanı'nın) 2 uygulamasına farklı bakabiliyorum. Umarım herkes çıkarı doğrultusunda değil de mantığı ile düşünüp olayları yargılar ve nesnel karar verir.’’
(C.T.)
‘‘Sezer sendromu taşımadan, daha realist bir yorum getirmişsiniz. Hükümetin, niye 5+5 formülüyle Demirel için yırtındığını anlamak daha da netlik kazanmış olmalı Sn. Sezer'den sonra. Sezer, Kırk Haramiler'e benzemiyor... Benzetme çabalarına, cart-curtlarına da pabuç bırakmayan bir kişiliği var Sayın Cumhurbaşkanı'nın.’’
(Ö.A.)
Paylaş