Paylaş
EĞER sadece başlığa göz atıp‘‘klasik yıldönümü yazısı’’ hükmüne vardıysanız yanıldınız... Çünkü derdimiz Lozan'ın yeterince anlaşılmaması değil. Aksine tamamen yanlış anlaşılması, uygulanması...
***
Herhalde farkındasınız; medya bir haftadır hararetle tartışıyor:
- Avrupa Birliği Kürtçe eğitim ve TV istedi mi? AB Temsilcisi Günter Verheugen bu yönde telkinde bulunan bir belge bıraktı mı, bırakmadı mı?
Hürriyet'e göre böyle bir belge var... Bazı gazetecilere göre yok.
Ancak tartışma habercilik tekniğiyle sınırlı değil...
Çünkü belgenin varlığına inanmayanlara göre, bu tür haberler Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne tam üyeliğini engellemek maksadını taşıyor...
Bizim mesleğin ilk kuralına göre, haber kutsal, yorum hürdür...
Ama haberi değil yorumunu tartışmaya başladığımıza göre, belki de birkaç başlıkla genel çerçeveyi çizmekte yarar var:
1) Çok uluslu, çok dilli, ulusal sınırları kaldırmaya niyetli Avrupa'nın Türkiye'de sadece Kürtçe değil aklınıza gelen her dilde eğitim ve yayın hakkı istemesi kimseyi şaşırtmaz, halkı sokaklara dökmez...
2) Asıl mesele Avrupa'nın neyi isteyip neyi istemediği değildir. Türkiye bu adımları atmadan bırakın Avrupalı olmayı, demokratik ülke sayılmaz...
***
Hazindir ki, biz yeni belgenin tartışmasını yaparken, elimizin altında 77 yıldır duran temel belgeyi -belki de bilinçli olarak- göz ardı ediyoruz.
Bu cumhuriyetin temellerini atan Lozan Belgesi'nin gerçekçi yorumunu, PKK çizgisindeki Özgür Politika Gazetesi'ne bırakıyoruz:
‘‘Bundan tam 77 yıl önce imzalanan Lozan Antlaşması hazırlanırken; ‘Türkiye'de Müslüman azınlık yoktur' tezini savunan Ankara, Kürtlerin ‘asli unsur' olduğunu dile getirdi. Tartışmalar sonucunda Türkiye'nin istediği oldu. Ancak Türkiye, Lozan görüşmelerinde savunduğu ‘Kürtler asli unsurdur' tezinin gereklerini yerine getirmedi.
İşte o günden bu yana ne zaman Kürt sorunu gündem olsa gözler Lozan'a çevriliyor. Türkiye ‘Lozan'a göre Kürtler azınlık değil' söylemine sığınırken; Kürtler açısından bakıldığında Lozan'ın öteki yüzü ortaya çıkıyor. Kürtçe'nin yasak olması, Kürt kültürünün gelişmesine izin verilmemesi ve olanak tanınmaması; basın-yayın alanında getirilen kısıtlamalar, Türkiye'nin Lozan'a yani ‘asli unsur' tezine sadık kalınmadığını gösteriyor.’’ (Özgür Politika, 24 Temmuz 2000)
***
Tamamen doğru bulduğumuz bu yaklaşımın sokak diline tercümesi de bellidir... Türk heyeti Lozan'da gayrimüslim azınlıkları saydı, bu cemaatlerin hak ve sorumluluklarını belirledi... Sonra çizgiyi çekti, kalanlar bizden oldu... Diliyle, mezhebiyle, gelenek ve töreleriyle...
Şimdi kalkmış biz-bize yasak koyuyoruz... Hangi dilde eğitim alınacağına, türkü söyleneceğine, TV'de haber okunacağına karışıyoruz... Hangi hakla o tamamen ayrı mesele... Ama bunlardan söz etmek ne zamandır Avrupa düşmanlığı oluyor... Kafalar bu kadar mı karışık...
Paylaş