Paylaş
YENİYETMELİK dönemimde tiyatroya merak saldığımda, sahneye giren ünlü oyuncuya peşin alkışı pek önemser, hatta kıskanırdım... Ne var ki ustalar esas sahneden çıkarken alınan alkışın kıymetini öğretti...
Bir daha asla illüzyona kanmadım.
* * *
Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel devalüasyon gecesi verdiği -ancak kabul edilmeyen- istifasını hafta sonunda piyasalar kapandıktan sonra kesinleştirdi... Aslına bakarsanız devalüasyona sürüklenmiş Merkez Bankası'nın kaptan değiştirmesi doğaldır...
Ama Gazi Erçel'in alkışı hak etmesi icraatından çok sahneyi terk üslubundan ötürü... Koltuğuna yapışıp kendisine ve kurumuna eziyeti seçmedi Başkan Erçel... Uğurlar olsun, bugüne kadarki hizmetine teşekkürü unutmayın.
* * *
Gazi Erçel'i istifaya sürükleyen kur çıpası savunması hükümetin kabul ettiği bir hedefti... Öyle ki IMF'ye verilen 9 Aralık 1999 tarihli niyet mektubunda iki imza vardı: Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel ile Devlet Bakanı Recep Önal...
13 ay sonra ekonomik program çökünce bürokrat istifa etti... Hükümet ikinci imzanın sahibi bakanını değiştirmek zahmetine katlanmadı.
Yani siyasi sorumluluk da müstafi bürokrata yıkıldı.
* * *
Ekonomik programı savunacak yiğit çıkmayınca Merkez Bankası Başkanı Gazi Erçel ile Hazine Müsteşarı Selçuk Demiralp mecburen kendilerini ortaya attı... Programın sahibi politikacılar değil bürokratlardı. Siyasi hatalar nedeniyle çöken programın sorumluluğunu bürokratlar üstlendi.
Peki bu vefasızlık ve hatta siyasi ahlaksızlık örneği karşısında hükümet yeni programı omuzlayacak bürokratı nereden bulup çıkaracak?
* * *
Kimileri Gazi Erçel gibi en zor durumda bile hoş veda imkánı bulur.
Diğerleri koltuğunu kaybetmemek için kendi ruhundakileri etrafına bulaştırır, kurumunu, kadrosunu kirletir...
Öylelerinden geriye sadece boş seda kalır.
İsimleri tarihe küçük harfle yazılır.
Paylaş