ÖNCEiyi haber: Piyasa ve siyaset arasında meşhur Karadeniz fıkrası misali ‘‘Sen beni tanımıyorsan, ben seni hiç tanımıyorum...’’ inadı kırıldı... Siyaset piyasaya daha duyarlı hale geldi. Piyasa siyasi jestleri tamamen karşılıksız bırakmamayı denedi...
Ama kötü haber: Hangi piyasadan söz ediyoruz...
Piyasa kaldı mı?
* * *
Meselenin taraflarını Enis Öksüz'e (Yüksel Yalova'ya?) karşı piyasa diye sergilemek kolaycı yaklaşımdır... Ama diyelim ki öyle olsun...
Yani her iki bakanın da tepkisinin siyasi tabanı mevcut.
Peki her iki bakanı da azleden piyasanın aynı geniş tabana dayandığından emin miyiz?
Rakamlar tersini söylüyor...
Kör-topal yürüyen borsanın ipi 2000 yılı başında çekildi...
TL (faiz) piyasası dediğin riskin beşte birine yakınını tek başına taşıyan Demirbank'la birlikte battı.
Döviz piyasası günlük 100-200 bin dolarlık kambiyo kárına endeksli...
Borsanın toptan değeri üçte birine geriledi... Bono piyasasında Demirbank'ın rolüne talip bulunamadı, işlem hacmi üçte iki oranında azaldı.
Piyasa gerek yatırımcı sayısı ve gerekse işlem hacmi/derinliği açısından temsil gücünü büyük ölçüde yitirdi...
* * *
Korkumuz odur ki, sığlığı ve sürekli panik atakları yüzünden amok koşusuna kalkan piyasalara göre rota belirleme alışkanlığı ediniyoruz... Piyasaların eski ve yüksek hacimli günlerinde böyle bir reflekse hiçbir itirazımız olmazdı.
Ancak piyasaya deniz feneri gibi yön gösterme işlevi yükleyen zihniyetin öncelikle piyasaların sağlıklı işlemesine kafa yorması gerekmez mi?
Kemal Derviş ve IMF'nin 22 Şubat tarihinden bu yana piyasalarda oluşan krampı giderme yönünde kaç kararını hatırlıyorsunuz?
Aksine döviz piyasasından adeta Frankeştayn yaratma başarısını gösterdiler... Dolar resmen hisse senedine döndü... Günlük alım-satım kárı yüzde 7-8'i buldu, spekülatif iştahı kabarttı.
* * *
Artık ikiyüzlülüğü bırakalım.
Piyasanın raşitik tepkilerinden bazıları işimize geliyor, programa muhalefetin imhasına hizmet ediyor diye gerçeklere sırt çevirmeyelim....
Piyasaların bugünkü hali sağlıksızdır...
Piyasaları düzeltme görevini ne ölçüde yerine getirdiği bile tartışmalı Kemal Derviş ile siyasi koçu IMF'nin ekonomik göstergelerdeki dalgalanmanın sorumluluğundan fevkalade ustaca sıyrılmayı becerip üstüne üstlük fırsattan yararlanıp rakiplerinden kelle almaları da siyaseten dikkate şayandır...
Ne var ki eğer piyasalar en kısa zamanda hacimli ve sağlıklı işletilmez, arenadaki aç bırakılan aslan psikolojisiyle siyasete karşı tetikte tutulursa... Korkarız yakında piyasaların işlev ve geleceğine ilişkin ciddi tartışmalar başlar. Türkiye işte o gün son 20 yıllık kazanımını kaybeder.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Radikal partilerin iktidarda terbiye edilmesinin ceremesini çekme mealindeki yorumunuza kısmen katılıyorum. Peki halkımızı bu partilere mecbur eden yolsuzlukçu, hırsız, hukuksuzluğu ilke edinmiş, insan haklarını sadece kendisi için kabul edinmede radikalleşmiş partilere oy verilirken az mı zulüm çekildi? Aslında bugün geldiğimiz noktadan çok partili siyasi hayatımıza şöyle bir göz atacak olursak, kabahatlinin sadece siyasiler veya siyasi partiler olmadığını görebiliriz. Toplum olarak bizlerin siyasilerden veya siyasi partilerden beklentilerimiz de radikal yanlışlıklar içermiyor mu? Herkes oy verdiği partiden devlet katında kendisine veya eşine dostuna iş istiyor. Ya da ihale istiyor. Maalesef toplumumuz siyasilerin işlediği tüm suçların en büyük işbirlikçisi ve ortağıdır.’’(Kadir ÇELİK)