Paylaş
DEMOKRASİ şahıs değil kurumlar rejimidir.
Şahıs olarak ara sıra çaresiz, mağdur, uyanık ve zinde olduğunuz hissine kapılmanız mümkündür... Ama herkes iktidarı değiştirmek için seçim sandığını beklemek, gasp edilen hakkını mahkemede aramak zorundadır.
Herkes uyurken hep uyanık kalmak ihtiyacını duyuyorsanız, sizinle doktorunuz arasındaki meseledir...
* * *
Yukarıdaki mantık çerçevesinde bu köşede asla kendimizi siyasi otoritenin yerine koymaya çalışmadık... Kuvvetler ayrılığı ilkesine aklımız ve vicdanımız ölçüsünde uymaya uğraştık...
Ne var ki son haftalardaki abes gündemi görünce otosansürün yetmediğini anladık... Dolayısıyla savunma pozisyonunda kalmak koşuluyla cephe derinliği yaratacak çareler aradık... Mesela temsil özelliği olmayan kanaat ve açıklamalara aracılık, yardım-yataklık (kimilerine göre yalakalık) ederek gündem yaratmamaya karar verdik.
Belki hatırlayan çıkar; 28 Şubat sürecindeki Genelkurmay brifinglerine katılan medya mensupları arasındaydık. Refahyol hükümeti ve Silahlı Kuvvetler'in karşılıklı restleriyle yükselen tansiyonda taraf tutmak (Refahyol'a karşı) zorunda kalmak zaten yeterince ağır vicdani yüktü.
Ama Türkiye'de 20 yıl önce hayalini kuramayacağımız DSP ve MHP koalisyonu -en azından şimdilik- kusursuz işlerken... Yine 20 yıldır hayalini kurduğumuz ekonomik program sorunsuz ilerlerken... Hikmetini kimsenin anlayamadığı memur kararnamesi veya Fethullah Gülen davası nedeniyle ülkenin siyasi-ekonomik geleceğini tehlikeye atmak biraz fazla geldi...
* * *
Bundan böyle Türk Silahlı Kuvvetleri'nin görüşlerini medyadan takip zahmetine katlanmayacağız. Anayasal ve demokratik bir platform olan Milli Güvenlik Kurulu'nun resmi/yazılı açıklamalarıyla, Milli Savunma Bakanlığı'nın kamuoyuna açık duyurularıyla yetineceğiz. Üstelik talimat değil somut bilgi bekleyeceğiz. Aksine itibar etmeyeceğiz.
Paylaş