Paylaş
EĞER Başbakan Bülent Ecevit, CHP'yi ‘‘devletin istihbarat raporlarına dayanarak’’ HADEP'le işbirliğiyle itham etmesiydi, dün elimize elektronik postayla ulaşan ‘‘bilgiyi’’ ciddiye almazdık...
Eğer Genelkurmay, FP Milletvekili Nazlı Ilıcak'ın açıkladığı belgenin gerçekliğini kabul etmesiydi, biz de elimizdeki ‘‘belgeye’’ güler geçerdik.
Çünkü aksi halde askeri istihbaratın Türkiye'nin en eski-köklü partisinin PKK ile -en azından kısmi- işbirliği riskini ciddi ciddi araştırdığına da inanmak zorundayız.
* * *
Dün aralarında bu satırların yazarının da bulunduğu bir grup gazeteciye elektronik postayla yollanan Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı mahreçli belgeye göre, CHP'nin ‘‘Halkla Birlikte Çözüm Projesi’’ 2000, bahar ve yaz aylarında yakın takibe alındı. Türkiye'yi kuran partiye duyulan kuşku, resmi rapora ‘‘CHP'nin halkla birlikte çözüm projesi çerçevesinde yaptığı toplantılarda dile getirdiği hususların teröristbaşının cezaevinde belirlediği sözde barış planı ile paralellik arz etmekle birlikte yeni olmadığı’’ ifadesiyle geçti.
CHP'nin Güneydoğu'daki tabanını HADEP ve FP'ye kaptırdığı inancını taşıdığı ileri sürüldü, ‘‘geçmişte olduğu gibi yapılacak ilk seçime HADEP ve benzeri çevrelerle ortak bir platformda girmeyi amaçladığı değerlendirilmektedir’’ yorumu yapıldı.
* * *
Bu iddialar bu köşenin yabancısı değil. İlk kez Başbakan tarafından gündeme getirildiğinde önce siyaseten itiraz ettik. (7 Temmuz 2000). CHP'ye devletin resmi belgelerinin teslim edildiği haberleri üzerine parti yöneticileriyle konuşup ‘‘sadece sözlü bilgi aktarıldığını’’ yazdık. (8 Temmuz 2000). Meseleyi bu kadar yakından izleyen gazeteci sıfatıyla herhalde sormak hakkımızdır: ‘‘Sayın Başbakan'ın sözünü ettiği belgeler Genelkurmay istihbarat analizleri midir? Değilse Sayın Başbakan hangi bilgi ve vesikaya dayanarak suçluyor?’’
Deniz gören pencere
‘‘Bankaların kárlılığı sadece fiktiftir.’’
(Deniz Gökçe, 3 Kasım 2000,
Akşam Gazetesi)
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘1 Ekim 2000 günlü makalenizin konusunu oluşturan ‘Bankaların prensi' Sayın Deniz Gökçe, sadece yolsuzlukla mücadeleye çalışan gazetecilere değil, politikacılara da saldırıyor. 28 Haziran 1999 tarihinde Meclis Genel Kurulu'nda Maliye Bakanlığı bütçesi hakkında yaptığım konuşmada aynen şunları söylemiştim: ‘Bugün devletin aşırı borçlanma talebinin yaratmış olduğu zafiyetle yüzde 50 civarında enflasyonun yaşandığı bir ülkede kamu káğıtlarına ait borçlanma faizlerinin yüzde 120 civarında gerçekleşmesi sadece ve sadece risk faktörüyle açıklanamaz. Türkiye bu saadet zincirini kırmak zorundadır.' Bu konuşma, banka danışmanı Sayın Gökçe'nin hoşuna gitmiyor ve Akşam Gazetesi'ndeki 1 Temmuz 1999 tarihli yazısında söylediklerimi ‘parlamenterliğin sarhoşluğuna' bağlıyor: (...) Sizin çapınızda bir ünlü iktisatçı böyle bir hatayı olsa olsa ‘parlamenterliğin sarhoşluğu içinde mikrofonu aniden önünde bulunca' yapmıştır da, koskoca Merkez Bankası ve Hazine teşkilatına ayıp olmuyor mu Ramis Bey!’’
(Ş. Ramis Savaş-DSP Sakarya Milletvekili)
Paylaş