Paylaş
KANIMIZCA cezaevi operasyonları sırasında kamuoyuna yansıyan görüntülerin yarattığı rahatsızlık, aslında çok daha geniş kitleyi ilgilendiren haberlerden (örneğin mali pisayasalardaki kriz) fazlaydı.
Üretim gerilemesi veya işsizlik gibi kalıcı sonuçlara gebe ekonomik gündemi bir anda geri plana iten canlı meşaleleri unutmak ne mümkün...
Cezaevlerindeki lokal depremin artçı sarsıntıları hálá hissediliyor. Ölüm orucunu bırakmayan onlarca tutuklu ve hükümlüye müdahale tartışması tüm hararetiyle sürüyor.
Hükümet ölüm oruçlarını gerekirse zorla sona erdirmeye niyetli. Tutuklu ve hükümlü ailelerini temsil ettiğini ileri süren örgütler bu tür operasyona karşı, çözüm olarak siyasi pazarlığı öneriyor.
Türkiye Tabipler Birliği yönetimi ise mesleki açıdan ‘‘bilinci açık bir insanın zorla beslenmesine’’ karşı çıkıyor.
Ne var ki, tüm hekimler aynı fikirde değil. Ankara Tabip Odası'nın eski yöneticileri (1994-1998), Gerçeğe Çağrı Hekimleri Grubu, 25 Aralık günü ‘‘Hekim olmak ağır sorumluluktur’’ başlıklı bir bildirge yayınladı.
* * *
Ankaralı hekimlerin ölüm oruçlarına alternatif bakışını özetlersek;
1. Yaşamın kutsallığına saygı gösterilmesi her insan için etik bir zorunluluktur. Bu zorunluluk, hekimlik mesleği mensuplarına çok daha üst bir sorumluluk getirir.
2. İnsan hakları ile ilgili hiçbir metinde ölümün bir insan hakkı olduğunu ifade eden bir ibare yoktur. Açlık grevi ve ölüm orucu bir insan hakkı değildir, insanın kendi bedeni ve yaşamına olan görevlerinin ve egemenliğinin kötüye kullanımıdır.
3. Açlık grevi veya ölüm orucu yapan kişiyle hekim arasındaki ilişki bir hasta-hekim ilişkisidir. Hekim herhangi bir hastasıyla girdiği ilişkisinde olduğu gibi, uygulamasını öneriler ya da tedavi yoluyla yapabilir. Bu ilişki, hasta bazı tedavi ve müdahaleleri kabul etmese de sürebilir.
4. Hastanın kendi aldığı karara saygı göstermek hekimin görevidir. Hekim, müdahale etmeden önce hastayı durumdan bilgilendirerek iznini alır, ancak acil durum ortaya çıktığında, hekim hasta için en iyi olanı yapmak zorundadır. Hekim hastasının yaşamını sürdürmek ve onun yararı için sanatının bütün gereğini yerine getirmek durumundadır.
5. Açlık grevi yapan kişi baskı altında tutulabileceği ortamlardan korunmalıdır. Bu durum, hastanın baskıya yol açabilecek ortamlardan uzaklaştırılmasını gerektirir. Hekim ve açlık grevindeki kişilerin bire bir ve özgürce iletişim kurabileceği ortam sağlanmalıdır. Tıbbi müdahalenin hastane koşullarında yapılması gerektiği durumda hasta derhal hastaneye kaldırılmalıdır.
6. Açlık grevcisi bilinci bozulup bu nedenle karar verme yeteneği ortadan kalktığında ya da komaya girdiğinde, hekim hastası ile açlık grevi sürecindeki görüşmeleri ve bu dönemde oluşan karar doğrultusunda hastasının tedavisi için tedavi konusunda onun yararına olacak en doğru kararı vermekte serbesttir.
7. Hekimin açlık grevcilerine yaklaşımı tümüyle kendi mesleki iradesine bırakılmalıdır. Müdahale etmekten kaçınan hekim görevini bırakmalı ve ardından yeni bir hekim özgür iradesiyle görevi devralmalıdır. Hekimin hastasına özgür biçimde müdahalesini engeller tarzdaki, baskıcı ve dayatıcı bir tutumun hekim örgütümüzün en üst düzeydeki yöneticilerinden gelmesi üzüntü vericidir. Hekim örgütü yöneticilerimiz bu konuda derhal sorumluluklarının gereğini yerine getirmelidir.
* * *
İnsan yaşamı söz konusu olunca devlet veya örgüt sloganları yetersiz kalıyor... Meslek ahlakı gerçek ölçü sayılıyor.
Zaten Gerçeğe Çağrı Hekimleri''nin bildirgesinde yer aldığı gibi, ‘‘Sağduyu ile davranmanın bağlı bulunduğu siyasi bir ekol yoktur.’’
Paylaş