Recep Tayyip Erdoğan değişti ve değişir, çünkü siyasetçidir.
Peki bu ne anlama geliyor?
Erdoğan, her siyasetçi gibi oy getirecek yolda yürür.
Oyunu alamayacağını anladığı kişi/kesimlere kayıtsız kalır.
Tıpkı Aleviler gibi, son olarak Kürtler gibi.
* * *
2007 seçim sürecinde Başbakan’la birkaç söyleşi imkánım oldu. Yazdıklarımı dün tekrar okudum, meslektaşlarımın haber/yorumlarına baktım. Seçim ve dolayısıyla sorularımız iki ana eksende odaklanmış:
1) Abdullah Gül’ün adaylığı, 2) Kuzey Irak’a askeri operasyon ihtimali.
Doğaldır ki, Gül’ün adaylığı Kürt meselesine baskın geldi. Ama Erdoğan’ın seçim öncesinde sınırötesi operasyona başvurmaması (belki de imkánının olmaması?)... Hatta kimi zaman bu konudaki sorulara "İçeride daha fazla terörist var" türü meydan okuyan (ve rakamsal açıdan yanlış!) yanıtlar vermesi... Bence Kürtlerin AKP’ye yönelmesinde "Müslüman cumhurbaşkanı" istismarından çok daha fazla etkili oldu.
22 Temmuz seçimlerinde AKP, Güneydoğu’nun bazı kentlerinde DTP’yi yakaladı, kimilerinde aştı.
İşte yerel seçimde Diyarbakır’ın AKP tarafından zaptı umudu/efsanesi böyle doğdu. Ayrıca eğer AKP’nin terörle mücadele politikası zorunlu olarak sertleşmeseydi, Diyarbakır’ı kazanması ihtimal dahilindeydi.
Ama Dağlıca baskını bardağı taşırdı, Başbakan ABD’ye uçtu. Anlık istihbarat antlaşması imzalandı, ABD kontrolündeki Kuzey Irak hava sahası yeniden Türk jetlerine açıldı, PKK’nın başına bombalar yağdı.
Ancak Kuzey Irak’a düşen her bomba AKP oylarını eritti. Örneğin Diyarbakır’da, son anketlere göre DTP, yerel seçimde AKP ile yarışını açık ara kazanabilir. O yüzden AKP ve TSK yakınlaşmasından korkanlar... Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı "seçim kaybetme" argümanı ile boşuna tehdit ediyor.
Erdoğan başka yolu olmadığı için değişti.
Takvim sanki 10 yıl geri gitti
YAZAR Fehmi Koru, kibarca "Bush’laştı" diyor. Álemde Başbakan için "Çillerleşti" diye konuşuluyor.
Peki değişen Başbakan mı, yoksa koşullar mı?
Eğer koşullar değiştiyse Başbakan’ın da ayak uydurması doğal değil mi? Ve değişim emareleri sadece Başbakan’ın söylem/eyleminden ibaret değilse...
Koşulların değiştiğini kabul etmek zorundayız demektir.
Sınamak için gelin hepimizin gözünün önünde yaşananları başlıklar halinde sıralayalım:
1) Kitlesel gösteriler: PKK, Apo’nun yakalandığı 1999 yılından bu yana ilk kez kentlerde kitlesel gösteri ve eylemlere yönelme cesaretini, zeminini buldu. Demek ki koşullar PKK açısından değişti!
2) Barzani kartı: Türkiye daha geçen yıl "aşiret reisi" diye aşağıladığı Barzani ile görüşüyor. PKK ile savaşmasına umut bağlıyor. 15 yıl öncesine dönülüyor. Demek ki koşullar Barzani açısından da değişti!
3) Aksu görevde: Abdülkadir Aksu yani 1990’ların değişmez İçişleri Bakanı, iade-i itibarla artık partinin ikinci adamı. Demek ki koşullar, Türk siyaseti ve özelinde AKP için de değişti!
Sanırım bu üç bariz örnekle sadece koşulların değiştiğini kanıtlamakla kalmadım... Siyah-beyaz Türk filmlerindeki gibi kahramanları oturtabileceğiniz fonu da tarif edebildim.
Başardıysam, Başbakan’a yanlış gerekçeyle kızmayın...
Değiştiği için değil, son 6 yılı boşa harcadığı için suçlayın.