Paylaş
ÖNCEKİ gece Kanal 7 Ana Haber Bülteni'nde yer alan bir haber dikkatimi çekti. Habere göre kamuoyunda ‘‘Evet ben Selanikliyim’’ isimli kitabıyla tanınan yazar Ilgaz Zorlu, nüfus káğıdındaki din hanesinin Musevi olarak değiştirilmesi için asliye hukuk mahkemesine başvurdu.
Açıkçası, Ilgaz Zorlu'nun kitabını okumamıştım.
Türkiye'de din değiştirme vakaları pek yaygın sayılmasa da Ilgaz Zorlu'nun neden haber olduğunu hemen anlayamadım...
Ama yazarın Sabetaycı (veya Sabataist) olduğunu duyunca haberin benzerlerinden farkını kavradım.
* * *
Sabetay Sevi cemaati kimi zaman Selanikliler veya Dönmeler olarak da anıldı. Tarihleri boyunca Yahudi sayılmadılar, ama aslında dışa karşı yansıttıkları gibi Müslümanlığı da benimsemediler.
Yazar Ilgaz Zorlu'yu gözümüzde dinini arayan adam haline getiren tarihi koşullar işte böyle. Ilgaz Zorlu, Dışişleri Bakanlığı, TBMM İnsan Hakları Komisyonu Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türk Musevi Cemaatleri Başkanlığı'na yolladığı mektuplarda bu arayışın sonucunda ulaştığı nihai tercihini son derece açık biçimde ortaya koydu:
‘‘Ben Musa şeriatına bağlı, Kabbalist bir Yahudi'yim. Dinler tarihinde bize isnat edilen sıfat Sabataistliktir. Genel olarak dönme ya da Selanikli olarak ifade edilen gruba mensubum. Müslüman bir baba ve Sabataist bir annenin çocuğu olarak ilk ve nihai tercihim bu yöndedir.’’
* * *
Ilgaz Zorlu'nun bu yürekli çıkışı bazılarına Karakaşzade Mehmed Rüşdü'nün 1924 yılına rastlayan benzer açıklamalarını hatırlatıyor.
Ama Ilgaz Zorlu, kamuoyunda yarattığı tartışma üzerine meydan okumaktan vazgeçen ve söylediklerini inkár yolunu seçen Karakaşzade'den farklı olarak geri adım atmaya pek niyetli gözükmüyor.
Ne var ki Zorlu'nun işi çok zor...
Diyelim ki mahkemeyi kazandı.
Bu karar Musevi sayılmasına yetmiyor.
Çünkü ne İsrail, ne de Hahambaşı, Ilgaz Zorlu'nun içinde yetiştiği Sebataist cemaati Musevi olarak kabul etmiyor.
O yüzden Ilgaz Zorlu'nun Hahambaşı'na zor sorusu haklılık kazanıyor:
‘‘Yahudi kanı taşıyorum. Hayatımı Moşe'nin getirdiği ilahi şeriata göre, Tora'ya göre tanzim ediyorum. Koşer bir hayat yaşıyorum. Hal böyle iken siz beni Musevi kabul etmeyeceksiniz, Müslümanlar nasıl ve niçin Müslüman kabul etsin. O zaman ben kimim, neyim ve özüme nasıl dönebilirim?’’
* * *
Ilgaz Zorlu'nun -en azından dini açıdan- tampon bölgede yaşamaya mahkûmiyeti açıkçası bana çok hazin geldi.
Hem Zorlu'nun kişisel tercihleriyle çözmeye çalıştığı ikilemin benzeri aslında Türkiye'nin de güncel sorunu değil mi?
Bu ülke nüfusunun neredeyse tamamı Müslüman...
Ama hangi İslam?
Bir yanda ‘‘Kanlı mı, kansız mı?’’ tercihine zorlayan, ‘‘Bize oy vermeyen Müslüman değildir’’ diye siyaset yapan Necmettin Erbakan çizgisi... Diğer yanda ekonomi ve siyasetin ardından üçüncü sacayağını camiye kurmaya çalışan devletçi zihniyet ve gönüllü bekçileri.
Arada sıkılan, sıkışan mütedeyyin vatandaş.
Kaybettiği dinini arayan birey...
Paylaş