Paylaş
MEDYA mütefekkirlerini okuyorum, kıdemli politikacılarına soruyorum...
Başbakan Bülent Ecevit'in yüksek ifade gücünün son eseri sayılan devlet krizi kavramının içini dolduran -veya açıklık getirmeyi deneyen- çıkmadı...
Diyelim ki Cumhurbaşkanı memur kararnamesini imza etmedi...
Ne olacak yani, Kastamonu İl Sağlık Müdürü, Ceylanpınar Devlet Üretme Çiftliği'ne savaş mı açacak. Yoksa Ardahan Valisi, Boyabat Mal Müdürü'ne ‘‘Buralara uğrama, gelirsen karışmam’’ diye haber mi salacak...
Yapmayın efendim, hem üstünüze afiyet Yalova Kaymakamı muhteremin akıbetinden kimsenin haberi yok mu?
* * *
Bu devletin işini 700 yıldır -onlar dışarıdan bizler içeriden- kimse bitiremediğine ve Bülent Ecevit de bu sürecin uzunca bölümünün canlı tanığı olduğuna göre... Demek ki kriz muhtemel ama coğrafyası hakkında rivayet muhtelif...
Mesela yine varsayalım ki, Cumhurbaşkanı imzasını esirgedi, meşhur kararname yasa tasarısı olarak Yüce Meclis'in önüne gelmek zorunda kaldı.
DSP'li, ANAP'lı, MHP'li vekillerimiz bu yasanın çıkması için tam kadro oy kullanırlar mı, açıkçası hiç sanmıyoruz. İşte bu yüzden son krize devleti karıştırmak abes, mesele tamamen siyasidir diyoruz...
* * *
Ankara'dan geçen fay hattının her ne tarafına düşmüş olursanız olun, herhalde şu abes genellemeyi duydunuz, okudunuz: Cumhurbaşkanı, irtica ile mücadele eden hükümetin işini zorlaştırıyor...
Eğer bu ifadede haklılık izi buluyorsanız, aşağıdaki açıklamayı nasıl yorumlayacağız:
‘‘Başbakan olarak yargının kararlarını tartışma hakkım bulunmuyor. Ama insan olarak Fethullah Gülen hakkında verilen karara çok üzüldüm. Bu yargı sürecinin aklanma ile sonuçlanacağını temenni ediyorum...’’ (Bülent Ecevit, 13 Ağustos 2000, Zaman Gazetesi)
Şimdi bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...
Sayın Başbakan bir yandan bölücü veya yıkıcı faaliyette bulunduğu iddiasıyla işten atılan memuru, mahkemeye gidip tersini kanıtlamaya zorlayan kararnameyi savunacak... Diğer yandan aylardır süren yargı sürecinde, ciltler tutan iddianameye dayanan gıyabi tutuklama kararına itiraz edecek...
* * *
Fethullah Gülen'le ilgili bu ülkede hemen herkesin bir kanaati var. Açıkçası bizimki de çok net: Fethullah Gülen'i diğer cemaat ve kanaat önderlerinden farklı kılan, siyaset üstünden devletle kurduğu irtibattır.
Gülen Başbakan Bülent Ecevit'in gözüne kaçan çöpten sakındığı devlete adeta kırmızı pullu dilekçeyle davet edilmiştir...
Tekrar tekrar yazıyoruz... İki cumhurbaşkanı, üç başbakan, sayısız parti lideri -üstelik kapılı kapılar ardında falan değil, medya önünde- Fethullah Gülen'den oy dilenmiş, siyasi yardım istemiştir.
O yüzden, Başbakan Bülent Ecevit'in bir insan ve politikacı olarak memur kararnamesini de, Fethullah Gülen'i de savunması doğal ve tutarlıdır...
Ama devlet adamı portresindeki ciddi çatlak da ortadadır... Devlet krizi gibi kof tanımlar zevahiri kurtarmaya yetmez.
Bize gelince... Bir insan ve gazeteci kimliğiyle geçmişine büyük saygı duyduğumuz Bülent Ecevit'i hálá bu ülke için büyük bir şans sayıyoruz, ama seçmen sıfatıyla kendisinin yanlış yolda olduğu inancımızı koruyoruz...
Paylaş