ANKARA KEMAL Derviş olağanüstü bir dönemin sıradışı siyasetçisiydi. Ekonomik kriz sürecinde üstlendiği rol, siyasetteki boşluk... Fırsatla hazırlığın buluştuğu benzersiz şanstı.
Önce bir karar verelim... O benzersiz koşulları yeniden yaratmak ister miyiz?
Kendi adıma yanıtlayayım: Hiç sanmıyorum!
Bugün iyi kötü ekmek yediğimiz ekonomi, meşru siyaset mevcut.
Hemfikirsek, hemen ikinci soruya geçelim... Türk siyaseti normal koşullar altında Kemal Derviş gibi bir yabancının önünü açar mı? Çok zor gözüküyor.
Bir sonraki soru... Kemal Derviş ham hayal peşinde koşacak kadar saf mı? Olmadığı 2002 seçiminden sonra CHP’den kopup bugünkü uluslararası görevini seçmesinden belli.
Kemal Derviş’in UNDP Başkanlığı 14 ay sonra bitiyor. Derviş’i yakından izleyen bir gazeteci sıfatıyla daha erken dönmesini beklemem.
Dönse de bir parti kurup başına geçer mi? Yine sanmam. Olsa olsa siyasetteki gidişatın yol açabileceği yeni bir oluşumda ikinci veya üçüncü görev alabilir, o kadar.
Bence asıl merak konusu, Derviş’in bu kısa ziyaretinin yarattığı heyecan dalgası olmalıdır.
Kapatma davası iktidarı sarsmış olabilir ama gözüken o ki asıl boşluk muhalefette.
Hani insanın aklına, Üçüncü Yol mimarı Köksal Toptan’dan mülhem Dördüncü Yol formülü gelmiyor değil... Şöyle ki, bırakın AKP’yi bir yana, asıl dava anamuhalefete açılsın desek... Gerçek muhalefetle karşılaşırsa zaten AKP’nin aklı başına gelir, saçmalığı bırakır. Parti kapatmadan, seçmeni mağdur etmeden işimize bakarız. Nasıl fikir ama?
Mahkemeyi yargısız infaz için kullanmak
ANAYASA Mahkemesi’nin her kararı neden bu kadar tartışılıyor hiç düşündünüz mü?
Biraz ekran, biraz köşe o biziz işte! Önce deprem uzmanları ekranları, köşeleri sardı.
Ardından -aralarında kulunuzun da bulunduğu- ekonomik kriz yorumcuları. Şimdi de Anayasa Mahkemesi falcıları!
İşi öylesine abarttık ki, Anayasa Mahkemesi’nin hiçbir kararı halk jürisini ikna edemez hale geldi. Örnek mi istiyorsunuz, buyurun.
Son günlerin moda senaryosunu herhalde okudunuz/duydunuz.
"AKP kapatılmayacak, ama Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarına siyasi yasak gelecek."
Bir taşla kaç kuş birden, dikkatinizi çekerim...
Tek sorun var: Bu senaryo Anayasa’nın açık hükmüne aykırı.
Anayasa Madde 69 diyor ki:
"Bir siyasi partinin temelli kapatılmasına beyan veya faaliyetleriyle sebep olan kurucuları dahil üyeleri, Anayasa Mahkemesi’nin temelli kapatmaya ilişkin kesin kararının Resmi Gazete’de gerekçeli olarak yayımlanmasından başlayarak beş yıl süreyle bir başka partinin kurucusu, üyesi, yöneticisi ve deneticisi olamazlar."
Demek ki neymiş... Parti kapatılmazsa, yasak olmazmış. Nokta.
Hazır yeri gelmişken, halk jürisi kanaat önderlerine naçizane önerim var. AKP kapatılmasın istiyorlar, olabilir, katılırım. Siyasi yasak umuyorlar, kendi fikirleri, saygı duyarım.
Yalnız siyasi senaryolarını -örneğin partiyi koruyup, lideri feda etme gibi- uygulatma zemini yine siyasetle sınırlı kalmalı. Yargıyı yargısız infaz amaçlı kullanmaya kimse yeltenmemeli.
Hatta tercihen -tıpkı Haşim Kılıç’ın yazdığı gibi- siyaseten uzlaşma sağlanabilecek konular yüksek yargının önüne gelmemeli!