Cephane arşivi MKE işbaşında

ANKARA
TUNCAY Güney’in tüm soytarılıklarına rağmen Ergenekon soruşturması Ankara’da (Sincan-Yenikent) ele geçirilen cephanelik sayesinde yeni boyut kazandı. Mesele telefon geyiği/dedikodusu olmaktan çıktı, kanıttan (silah) zanlıya mesafe aldı.

Cephanelik ortaya çıktığında en doğru tespiti Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül yaptı. "Muhtemelen MKE gibi görünüyor. Ama yazılıp sorulduğu zaman anlaşılacaktır" dedi. Bu açıklamadan sonra Bakan’la bir telefon görüşmesi yaptım, sürecin nasıl yürüyeceğini sordum. "Ben devrede değilim artık. Savcılık doğrudan MKE’ye soracak" bilgisini verdi.

Kısa adıyla MKE, yani Makine Kimya Endüstrisi Kurumu, Bakan’ın güvenini haklı çıkartacak kadar geniş ve eski arşive sahip. Yurdun dört bir yanından silahla, bombayla ilgili 30-40 yıllık kayıtlar bu kuruma soruluyor.

MKE’nin hem bilgisayar hem de evrak arşivi mevcut. MKE yönetimi olaya değil silaha bakıyor.

Yani savcılıklar sadece silah veya bombanın seri numarasını veriyor, kime teslim edildiğini öğreniyor.

MKE’nin ana ilkesi belli, sipariş üzerine çalışıyor. Örneğin, Türk Silahlı Kuvvetleri "3 milyon adet el bombası ihtiyacım var" diyor. MKE çalışmaya başlıyor. Talep yoksa, tezgáh duruyor.

Her üretimin adedi ve tarihi belli olduğu gibi senet karşılığında kime teslim edildiği de kayıtlı.

Dolayısıyla savcılık sorusuna karşılık örneğin bir el bombasının, 1) üretim tarihi, 2) aynı dönemde üretilen kaç bomba arasında olduğu, 3) kim tarafından sipariş edildiği, 4) tesellüm makbuzunda kimin imzasının yer aldığı bildiriliyor.

* * *

Ergenekon sözlüğünde özel yeri olan el bombası "kafile numarasının" ne olduğunu da sorup öğrendim.

Diyelim ki MKE sipariş aldı, 100 bin el bombası üretti. İşte bu 100 bin bomba bir kafile sayılıyor.

Tabii ki her kafilede yer alan her bir bombanın ayrıca bir de seri numarası var.

Yani iki ayrı olayda kullanılan veya ele geçen bombaların kafile yoldaşlığı önemli işaret.

Hele seri numaraları da birbirini takip ediyor veya yakınsa aynı merkez kaynaklı saymak yanlış olmaz.

* * *

16 Mart 1978 günü, yani 31 yıl önce İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde öğrencilerin üzerine bomba atıldı. 7 öğrenci öldü, 41 öğrenci yaralandı. Olayda kullanılan patlayıcılar ordu malı çıktı.

M.E.Ç. isimli bir yüzbaşının Seferberlik Tetkik Kurulu silah deposundan saldırganlara patlayıcı temin ettiği iddiası yıllarca tartışıldı. Aynı patlayıcıların izine Kahramanmaraş katliamında da rastlandı.

O yüzden Ankara cephaneliği ile ilgili olarak gözler yeniden Türk Silahlı Kuvvetleri’ne çevrildi.

Genelkurmay Sözcülüğü’nün dünkü açıklamasında yer alan Sauna Çetesi, Atabeyler ve Karargáh Evleri örnekleriyle vermek istediği mesaj belli: Hukuk çerçevesinde hepsinin gereğini yaptığını anlatmaya çalışıyor asker.

Dileriz aynı hassasiyeti son cephanelik meselesinde de gösterir.

Bombaları, bubi tuzaklarını kimin, ne zaman, hangi amaçla o tarlaya gömdüğünü...

Senetlerle, makbuzlarla, kısacası belgesiyle ortaya koyar, sorumluların cezası kesilir.

Takipçisiyiz.
Yazarın Tüm Yazıları