Paylaş
NE olacak şimdi? Memur kararnamesini geri çeviren Cumhurbaşkanı'na yıkıcı-bölücü ve hatta dış mihrakların adamı desek en azından siyaseten yakışık almaz. Milli iradenin fiziki varlığını oluşturan yüce Meclis'imizin hür ve bağımsız oylarıyla seçileli üç ay dolmadı...
Hukuk bilmiyor çamurunu atsak, Yüksek Mahkeme'de geçen yılları tam aksine kanıt...
Kaldı geriye Şöhretler Korosu'nun ‘‘vurun, entel-dantel-liboş-numaralı cumhuriyetçi’’ muhabbeti... Eğer bu makamdan da bıkkınlık geldiyse, Cumhurbaşkanı'nı dinlemeye ne dersiniz?
* * *
Hukukun üstünlüğü boş laf mıdır? Hukuk devleti hayal midir?
Cumhurbaşkanı'na bakarsanız, icraatıyla bu kavramların içini doldurmaya niyetli gözüküyor. Sistemin şaşkınlığı bu yüzden.
Çünkü burası Türkiye ve yok öyle ádet-töre...
Her hükümetin sanki -farklı nedenlerle de olsa- yasaları, Anayasa'yı çiğnemek için kurulduğu izlenimine kapıldığımız bu ülkede siyasilerin doğal işbirlikçisi Çankaya'nın geçmiş kiracılarıydı...
Hatta dilimiz varmıyor, ama işbirliğinden de öte...
Büyük oğlana özel TV izni verilirken tarihe geçen ‘‘Anayasa'yı bir defa delmekle bir şey olmaz’’ vecizesi veya İLKSAN yolsuzluğunu örterken ‘‘Verdimse ben verdim’’ türü çıkışlarla hevesli siyasilere cesaret aşılanması bile söz konusuydu...
Malum, imam ve cemaat meselesi...
* * *
Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in farkı işte bu noktada yatıyor. Cumhurbaşkanı, hukukun üstünlüğüne saygı açısından örnek konumunun farkında ve bu bilince uygun-tutarlı davranıyor.
Hükümetin mahkemesi süren 535 memuru ‘‘devletten maaş alan katiller’’ diye kullanmaya kalkması siyasi ayıptır, ama Çankaya'yı ilgilendirmez...
Yine hükümetin ‘‘Bu yasa çıkmazsa irticayla mücadele zayıflar’’ diye mızmızlanması da Cumhurbaşkanı'nın meselesi değildir.
Hükümet yaklaşık bir aydır Çankaya kapısında bekleyeceğine, kararnameyi yasaya dönüştürüp TBMM'den geçirseydi... Kendi kabahatidir.
* * *
Çankaya'da noter değil hukuk adamı oturuyor.
Önce YÖK, ardından kararname...
Belki hatırlarsınız, Sezer'in cumhurbaşkanlığına adaylığını duyduğumuzda bu köşede ‘‘Hukuka İade-i İtibar’’ başlığını kullanmıştık.
Ne mutlu ki yanılmamışız.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Amacı insanlara hizmet etmek olan bu kurum (Diyanet İşleri Başkanlığı), dinle ilgili birçok konuda ahkám keserken kendisi acaba gerçekten İslam dininin öngördüğü adalet anlayışını kendi bünyesine yerleştirme noktasında başarılı mı? Birçok yerde lüks müftülük binaları ve lojmanları dikmek ve bunların finansmanı için cuma namazlarında para toplamak ne kadar İslam'a uyar, bir yorum yapamıyorum. Bunun gibi birçok örnek verilebilir. Devlete çok yüksek faiz oranlarıyla kredi veren bankaların sahipleri, yeri gelince milliyetçi ve Atatürkçü ateşli söylemlerde bulunmuyorlar mı? Sırf yüksek kár için devlete zarar veren bir kurum, Atatürkçü veye milliyetçi olabilir mi?’’ (E.K.)
Paylaş