Enis Berberoğlu: Çanakkale'de savaşan Moiz'in torunu yazdı

Enis BERBEROĞLU
Haberin Devamı

KARS Kurultayı'ndan sınırdışı edilen Ermeni konukların hikáyesi gazete manşetlerinde gezerken elimize Gila Kohen Öykü Yarışması kitabının geçmesi sadece hoş bir raslantı... Şalom Gazetesi'nin genç yaşta vefat eden yayın editörü Gila Kohen'in anısına düzenlenen yarışmaya katılan ve dereceye giren yazarların hemen tamamı Türk Musevi cemaatinden...

Ama öyküler -hepsinin edebi düzeyi aynı olmasa da- kesinlikle kapalı cemaat eseri değil. Aksine, Musevi yazarların seçtikleri insan malzemesi çok tanıdık. Zaten o yüzden kitabın ilk birkaç sayfasından sonra isimler ve dini farklar giderek flu hale geliyor... Bu toprakların insanının ortak kaderi tıpkı gerçek yaşamda olduğu gibi öykülerin de ana çatısını kuruyor.

* * *

Yarışmada ikincilik ödülünü alan Moris Levi ile yaşıtız... Öyküsünden anladığım kadarıyla babası yaşıyor, benimki uzun yıllar önce vefat etti... Ama ailelerimiz açısından asıl fark dedelerimizde ortaya çıkıyor...

Moris Levi'nin dedesi Moiz Levi Çanakkale'de savaşmış... Bildiğim kadarıyla benim dedem Çanakkale veya başka bir cephede bulunmadı.

Öyküsü Moris Levi'nin aklına muhtemelen babasıyla birlikte Çanakkale'yi gezerken düşmüş... Babasının, ‘‘Ben buralarda tatil yapıyorum, 70 yıl önce ise babam burada can pazarında idi’’ sözlerini aktarması boşuna değil...

Levi'nin öyküsünde, Nesim ve Moiz isimli iki gencin Çanakkale'de düşman zırhlılarının yoğun ateşi altında yaşadıkları hikáye ediliyor...

Üç sayfalık çok kısa bir öykünün sonunda Nesim hayatını kaybediyor, bacağından yaralanan Moiz'in başka bir yakın arkadaşı Hayim kör kalıyor...

Moris Levi, Çanakkale kahramanı dedesinin son günlerine yetişmiş:

‘‘Ölmeden önce son on yılını yatakta, gözleri kapalı mırıldanarak, tıpkı siperdeki gibi geçirmişti. Çok az konuşurdu ama orada uyumadığını, kendi iç dünyasında gezindiğini bilirdim.’’

* * *

Dedesinin öyküsünün bittiği yerde torun Moris Levi'ninki başlıyor:

‘‘Sabah çok erken saatte Fransız şehitliğine doğru yürüdüm. İsimlere bakarak mezarlar arasında dolaştım durdum. Bir sürü haç arasında birkaç tane de Şaday (Davud'ın yıldızı) olduğunu fark ettim. Bir tanesinin önünde durdum ve şaşkınlık içinde bir başka Levi'nin orada yattığını okudum. Gözleri yaşartan ne ölünün bir Levi olması, ne de 19 yaşında ölmüş bulunması idi. Ama binlerce satırla bile anlatamayacağım bir isyanı bana hissettiren bir ibare mezar taşına kazınmıştı. ‘Fransa için öldü' yazıyordu Levi'nin mezar taşında. Fransa'dan gemilere doldurulup getirilen binlerce asker içinde bir Levi benim büyükbabama, bir başka Levi'ye karşı savaşıp Fransa için ölmüştü...’’

* * *

Irkçılık ayıbından kurtulmamız için şempanzeye tıpatıp uyan gen haritamızın keşfi bile yeterli olmayabilir... O yüzden genetik şifremizin islahı açısından çok kültürlü, çok uluslu, çok dinli, çok dilli günlerimizi hatırlatan yayınlara her zamankinden daha fazla muhtacız sanıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları