ANKARASAMİMİYETLE itiraf edeyim ki, CHP’ye oy atmanın tercih değil genetik şifre eseri olduğuna inanırım.
Tıpkı Şerif Mardin Hoca’nın saydığı sırayla, Jöntürkler, İttihat Terakki, Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, Kuvayı Milliye, Cumhuriyet Halk Fırkası ve nihayet Cumhuriyet Halk Partisi’nden oluşan siyasi zincirden kopmak kolay değil, tamamen umut kesmek de öyle.
Ayrıca unutmamalı ki, CHP yönetimi (derin tarihi geleneğine aykırı düşmemek şartıyla) özgürlükleri savunduğu dönemlerde halkla buluşuyor, iktidara yaklaşıyor.
Ne var ki, CHP’nin tarihi geleneğinde rejim bekçiliği de saklı. O yüzden "Cumhuriyet’in tehlikeye düştüğü" durumlarda CHP özgürlükleri değil yasakları içine sindirebiliyor.
Yakın tarihte örneği çok; 27 Mayıs’a ortak oldu, 12 Mart’ta darbeye bakan verdi. 28 Şubat’ta ne dediği tam anlaşılamadı, 27 Nisan muhtırasına erken sevindi.
Peki yok mu hiç istisnası? Tabii ki var. Merhum Bülent Ecevit, 12 Mart darbesine açıkça karşı çıktı, CHP Genel Sekreterliği’nden istifa etti. Aralarında Deniz Baykal’ın da bulunduğu genç ve özgürlükçü kadroyla İsmet İnönü dönemini noktaladı, 1972’de partiye genel başkan seçildi.
Netice... 1973 seçiminde CHP yüzde 33 oyla birinci parti oldu.
1977’de muhafazakár seçmeni bile ikna etti, oyunu yüzde 42’ye çıkarttı.
Yeterli mi?
* * *
Gördüğüm kadarıyla o günlere kafa yoran tek ben değilim. CHP’de muhalefet bayrağını yükselten Haluk Koç, önceki gün Balıkesir’de "Rahmetli Ecevit, 12 Mart muhtırasında tavrını ortaya koymuş ve net bir duruş sergilemişti" tespitini yaptı, ardından sözü 27 Nisan’a getirdi:
"CHP, ’Ben siyasi ve hukuki mücadeleyi anamuhalefet olarak geri getirdim. Bu süreçte siyasi ve hukuki mücadeleyi yaptım. Bu benim işim kardeşim. Anamuhalefet partisi olarak demokratik süreçlerde bu benim görevim. Herkes kendi işine baksın, herkes kendi işini yapsın’ şeklinde bir süreci işletebilirdi ancak daha yuvarlak geçildi."
Hakikaten CHP, 27 Nisan Genelkurmay bildirisine karşı çıksaydı acaba ne olurdu? 1973 ve 1977 seçim başarıları tekrarlanır mıydı? CHP, 22 Temmuz’da daha fazla oy alır mıydı? Zaten rejim dediğin kime karşı, nasıl savunulur? "Halka rağmen halk için siyaset" artık mümkün müdür, demokrasi dışı müdahale, rejime asıl tehdit değil midir?
Neyse bunları geçelim ama biliyor musunuz, CHP’nin rejim sadakati kadar önemli bir geleneği daha vardır. Siyasette doğru çizgiyi düşmanla vuruşurken değil içeride hesaplaşırken bulur. O yüzden başlığa geri dönersek, CHP’den umut kesme zamanı değildir.
* * *
Hazır yakın tarihe dönmüşken, AKP’ye naçizane bir uyarım var.
1977’de Bülent Ecevit’in CHP’sinin yüzde 42’ye yakın oy aldığını yazdım, ama devamını getirmedim. Devamı şudur: O seçimde CHP birinci parti oldu, tıpkı AKP gibi neredeyse iki seçmenden birisinin oyunu aldı. Ama 213 milletvekilinde kaldı, çoğunluğu sağlayamadı, iktidara gelemedi.
O yüzden AKP yüzde 46’lık zafer sarhoşluğunu aşmalı artık!
Bardak fırtınası
TÜRKİYE on gündür The Economist’teki "Bush’a söz verildi" haber/yorumunu tartışıyor. Daha ilk günden itibaren temkinle yaklaştığım bu iddiayı kaleme alan Ankaralı gazetecinin açıklamasına nedense kimse itibar etmiyor: "...Evet muhalefetin üzerine balıklama atlayabileceği bir iddiayı dile getirirken bunun sadece bazı kaynaklardan duyduğumuz yorumlardan ibaret olduğunun yeterince altını çizemedik. Daha da vahimi, görüştüğümüz Türk yetkililerin bu iddiaları yalanlamış olduklarını belirtmeyi ihmal ettik..." (Amberin Zaman, Taraf Gazetesi, 28 Aralık)