ANKARA CHP lideri Deniz Baykal’ın seçim analizi raporuna ilişkin manşetlere üzüldüğünü öğrendim. Oysa ben aynı manşetleri okurken nedense Deniz Bey’e siyaset yolunu açan 1965 seçim raporunu hatırladım.
Meşhur raporun hikáyesini aşağıdaki kutuda Baykal’ın ağzından okuyacaksınız. Ben, önce iki rapor arasındaki benzerlikten başlayayım: Düne değil yarına ışık tutacak dinamikler ele alınıyor.
Mesela tarikatlar açıkça sahaya çıkmışken, belediyeler yüz binlere gıda yardımında bulunurken, hükümet yanlısı medya muhalefet liderlerini manşet kardeşliği ile infaz ederken...
2009 yerel seçimlerinde farklı sonuç beklemek gerçekçi olur mu?
Zaten sadece CHP değil MHP yöneticileri de tarikatların blok oylarından şikáyetçi değil mi?
Amma ve lakin, CHP’nin 2007 seçim analizinde 40 yıl öncesine göre çok önemli bir eksik bulunuyor.
Galibin nasıl kazandığı iyi tarif ediliyor ama CHP’nin hataları sayılmıyor.
Oysa daha sonra Baykal’ın "Siyasal Katılım" başlıklı doçentlik tezine dönüşen 1965 seçim raporunda yer alan ve bugüne de kolayca uyarlanabilecek şu tespit kolay unutulur mu?
"DP geleneği halkın muhafazakár değerlerine saygılıyken, CHP, onları değiştirmekten yanaydı. DP’liler halka hizmet götürürken, CHP’liler ona dans öğretmekle meşguldüler. Bu yüzden de hizmet almamış halk, değerlerine saldıran CHP’yi sandıkta cezalandırıyordu." (Aktaran, Can Dündar)
Ezcümle, basının da, seçmenin de aradığı iğne-çuvaldız dengesinden ibarettir.
Üstelik Deniz Bey sıradan bir siyasetçi değil siyaset bilimcidir.
Beklentilerin bu denli yüksek olması da belki bu yüzdendir!
Ortanın Solu’na destek
İŞTE CHP liderinin ağzından 1965 raporunun hikáyesi: "ABD’den yeni gelmiştim. 1961 yılında Siyasal’a Bahri Savcı Hoca’nın asistanı olarak girdim. CHP ’Ortanın Solu’ sloganıyla seçime girmiş. Ancak sonuçlar tam bir hezimet. ABD’de metodoloji de okumuştum. Seçim sonuçlarını temel alan bir analiz yaptım. Gördüm ki, banka ve piyasa ilişkilerinin oturduğu, pazar ekonomisinin hákim olduğu yerlerde ciddi bir yükseliş var. Buna karşı daha muhafazakár, daha tutucu kültürün egemen olduğu yerlerde parti batmış. Ama batış o kadar yüksek ki, modern ve dinamik yerlerdeki yükselişi kamufle ediyor. Önce Turan Güneş Hoca’ya anlattım. Hoca da değerlendirmeyi Bülent Ecevit’e aktarmış. Bir gün Ecevit’ten telefon geldi, o müthiş kibarlığıyla beni dinlemek istediğini söyledi. Gittim, anlattım; "Bunu İsmet İnönü’ye anlatabilir miyim?" diye sordu. Gayet tabii, dedim. Kısa bir süre sonra Paşa’ya da araştırmayı anlattım. Ecevit ve karşısındakiler de orada. Biz bir nevi Ecevit’e ve ortanın solu ekibine destek vermiş olduk."
Emekli yüzbaşı olur mu (2)
SALI günü bu köşede Türk Silahlı Kuvvetleri’nden emeklilik koşullarını ele aldık. 20 yılda en az binbaşı rütbesiyle emekli olunacağını örnekleriyle anlattık. Teğmenlikten binbaşılığa kadarki süreci yazdık. Yazının başlığını da "Emekli yüzbaşı olur mu?" diye koyduk Bu kadar açık tarife rağmen onlarca elektronik posta aldık. Hepsinde aynı itirazı okuduk: Astsubayken sınavla subay olanların yüzbaşı rütbesinde emeklilik imkánı vardı.
Anlatmaya çalıştığımız farklıydı ama okuyanlardan bazısı kızmış, canları sağolsun. Ayrıca rahat olsunlar, kanunla verilen hakkı köşe marifetiyle kimse geri alamaz.