Paylaş
MALİ piyasalardaki depremin üçüncü haftası daha çetin geçeceğe benziyor. O yüzden pozisyonları yeniden hatırlamakta yarar var.
* * *
Tekrar ediyoruz, bankacılık kesiminde başgösteren güven bunalımı henüz sektör bünyesi dışına taşmadı. Kendilerini dokunulmaz sanan bankacıların murakıp-polis-savcı üçgeninde yürütülen operasyonların yarattığı şokta ürettiği dedikodular iyi ki mudi davranışını etkilemedi.
İlk ara bilançoyu bu noktada çıkarırsak; vatandaş temizlik operasyonundan memnun, hükümette geri adım işareti yok, bankalar çeteyle değil devletle ve hukukla yüzleştiklerini anlamaya başladılar.
* * *
Mali depremin yabancı yatırımcıların yapısal reformların gecikmesinden endişe duyarak portföylerini bozup piyasadan çıkmalarından kaynaklanan döviz talebiyle tetiklendiği söyleniyor. Hükümet krizin ikinci haftası dolarken yabancıların istediği düzenlemeleri tamamladı.
Merkez Bankası'nın 6 milyar dolara yakın döviz satmasına rağmen halkın döviz talebinde hareketlenme yaşamadı. Aksine euro yükselirken dolar kuru serbest piyasada geriledi. Tasarrufçu dövizini bozup yüksek faizi seçti, örneğin repoya yöneldi.
İkinci ara bilanço için mola verirsek; Türk mali piyasalarında da takip edilen yabancı raporlarda geçen develüasyon ihtimali kıyamet senaryosudur. Ne var ki bu konuda hükümet, bankalar, reel sektör ve vatandaş tamamen aynı fikirde, develüasyon gereği olmadığı gibi isteyen de yok.
* * *
Türk Lirası piyasasına gelince.
Bankalar ve Merkez Bankası'nın likidite kriziyle ilgili tespiti ve dolayısıyla önerdikleri eylem planı tamamen farklı.
Bankalar nakit ihtiyacını gecelik yüzde 1000'leri aşan faizle karşılamamak için Merkez Bankası'nın IMF'nin koyduğu sınırları aşmasını talep ediyor. Aksi halde içi ve dış yükümlülüklerini yerine getirememekten korkuyor.
Merkez Bankası ise öncelikle ekonomik programa dönük IMF desteğini yitirmek istemiyor. Ayrıca düşük faizle piyasaya sürülen TL'nin dövize gitmesinden rahatsız. Krizin ilk günlerinde kısa bir süre için gevşettiği para politikasını yeniden sıkarak döviz kanamasını durdurmayı amaçlıyor.
Üçüncü ve son ara bilançoya geçersek... Yakın gelecekte de faizlerin bugünkü yüksek seviyesini korumasının sonuçlarını kestirmek zor değil.
Bankalar zararlarının en azından bir bölümünü Hazine'ye yıkmak isteyecek, ihale faizini yukarı çekmeyi deneyecek. Ayrıca kredi faizlerinin artması da kaçınılmaz hale gelecek. Büyük repo müşterilerinin geçen hafta sonunda asgari ücret tutarında faiz kazandıkları haberi zaten adaletsiz gelir dağılımını daha da bozacak.
* * *
Gelelim iki kritik soruya: 1) Bu kriz ekonomik programı rafa kaldıracak güçte mi? Merkez Bankası'nın her türlü itiraza rağmen (biraz da IMF baskısıyla) yeniden sıkı para politikasına dönmesi tersine işaret olarak algılanmalı. 2) Bankacılık kesiminde çıkabilecek olası sorunlar programdan dönüşe yol açar mı? Açıkçası bu son kriz çıkmasaydı da banka sayısında -örneğin devir ve birleşme yoluyla- azalma bekleyenler çoğunluktaydı...
O zaman yola devam... Kalanlarla.
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Gelin hep beraber Merkez Bankası Başkanı Gazi Bey hakkında Türk Lirası'nı bu hale düşürdüğü için Atatürk'ün maddi ve manevi şahsına hakaretten kamu davası açalım. İsterseniz bu davaya bir de örgütlü çete boyutu ekleyelim. Neden mi? Baksanıza, hem Türk Lirası'nı bu hale düşürüp, ondan sonra Hazine'deki Selçuk Bey'le beraber işledikleri suçun delillerini karartmak için gecelik faizleri yuzde 1500'e çıkarıyorlar. Acaba rahmetli Gazi hayatta olsa, bu hale düşmüş bir paranin üstüne resminin konulmasına izin verir miydi?’’ (Zeki Kerizoğlu)
Paylaş