ANKARA CHP Lideri Deniz Baykal’ın "Polise güvenmiyorum" açıklaması geniş yankı buldu.
Ama bu sözlerin arkasındaki mantık yeterince sorgulanmadı. Baykal, neden ve hangi soru üzerine böyle bir açıklama yaptı, üzerinde pek durulmadı. O yüzden dün CHP liderine yeniden ve açıkça sordum:
- Polise neden güvenmiyorsunuz?
- Mesele polise güvensizlik değil, tepki kuruma yönelik algılanmasın. Ama maalesef telekulak, yani telefon dinlemesiyle ilgili olarak emniyet güçlerinin ortaya koyduğu tablo güven verici değildir.
* * *
Böylece tartışma alanını daralttıktan sonra Baykal tezini daha kolay izah ediyor.
"Hatırlayacaksınız, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ve eşi bir aracın onları izlediğinden kuşkulandı. Araçtan dinleme teçhizatı çıktı. Ne oldu, olay yerine gelen Ankara Emniyet Müdürü, sonra Emniyet Genel Müdürü açıklama yaptı. ’İzleme yok, dinleme yok’ diye. İçişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı da aynısını söyledi."
CHP lideri bu girişten sonra takvimi birkaç ay ileriye alıyor:
"Aradan bir süre geçti, Paksüt dosyasına bakan savcı İstanbul’a gitti, telefon dinlemelerine, Ergenekon savcılarının itirazına rağmen el koydu, baskın verdi. Sonra bir açıklama yaptı ve dedi ki, ’Evet dinlenmiştir’. Yani Bakanlar, Emniyet Genel Müdürü, Emniyet Müdürü, ’Oradaki araç başka iş içindi’ diye konuşurken, meğer dinleme yapılıyormuş. Bu bir vakıa, Bu ortada duruyor. Bunu göre göre ben nasıl inanayım sana? Senin ne yaptığın belli değil. Ancak savcı burnunu sokarsa durumu o kanaldan öğreniyoruz."
* * *
CHP Genel Başkanı Baykal, telekulak konusundaki güvensizliğini daha kurumsal çerçeveye de oturtuyor:
"Ayrıca bir mesele daha var ki yeterince bilinmiyor. Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı, idare sistemimizin tamamen dışındadır. Devlet kurumuna atamaların belli mantığı vardır. Tek başına bir kişi atama yapamaz. Üçlü kararnameler, Bakanlar Kurulu kararları gibi. Oysa bu başkanlığa Başbakan tek başına, bir imzayla atama yapabiliyor. Denetimi yine kendisinin elinde. Böyle bir düzen faşist ülkelerde dahi yoktu. Tamamen şahsa bağlı istihbaratı tekele almanın hukuki yapısı getirildi."
* * *
Özetlersek, Baykal’ın da her Türk vatandaşı gibi Emniyet kurumuna güven duyduğu anlaşılıyor.
Ama telefon dinlenmesi meselesinde yine her Türk vatandaşı gibi endişeli.
Bu yüzden, "Bu işi şakaya vurup, magazin hale getirmeyelim, ciddiye alalım, çare bulalım" çağrısını yapıyor.
İlgili, ilgisiz bakanların devletin polisine sahip çıkmaları doğal ve doğru.
Ama anamuhalefet liderini -tıpkı toplumun ezici çoğunluğu gibi- telefon fobisine sokan sakilliği ortadan kaldırmak da yine aynı iktidarın sorumluluğunda değil mi?