Baykal: Başbakan frene bastı, ayağı suya erdi

ANKARA
CHP Lideri Deniz Baykal ile bugünkü Meclis grup toplantısı için hazırlanırken konuştum. Başbakan’la aralarında geçen "sen işine bak" resti ve "maganda üslubu" karşılığı nedeniyle hukuk yoluna gittiğini hatırlattım.

Baykal güldü ve "Daha önce de gitti, ’yalan söylüyorsun’ dediğimde. Mahkeme benim haklı olduğumu tespit etti. Hep dava açarak benim söylediklerimin hukukiliğini tescil ettirdi. Umarım bu defa da böyle olur" dedi.

Ben de, espriye "Yani bu kez de maganda üslubunu hukuken tescil ettireceğim mi diyorsunuz?" sorusuyla katıldım.

CHP lideri sorumu maganda üslubuyla kastını açarak yanıtladı:

"Düşünsenize ’Ananı da al git’ diyen, ona buna en ağır hakaretleri yapan bir üslup bu. Nihayet bize geldi. ’Sen işine bak’ dedi. Benim işim bu. Böyle bir şey nasıl söylenir? 40 fırın ekmek yemen lazım falan. Bu lafın cevabı budur. Maganda üslubudur bu. İnsanlara nasıl hitap edeceğini bilmeyen, hakaret eden, saygısızlık yapan, ilişkilerini doğru dürüst kuramayan insanlara böyle derler. Kadınlara yönelik olarak hata yapan, muhataplarına yönelik hata yapan insanlara genellikle bu laf kullanılır."

İyi yanı da var

Siyasette gergin üslubu onaylamak ve alkış tutmak mümkün değil.

Ama CHP liderine göre, son gerginliğin hayırlı bir sonucu da yok değil:

"Ve iyi yanı da şu oldu. ’Terbiyem müsait değil, Başbakan olduğum sürece yanıt vermeyeceğim’ diyorsa Başbakan olmanın ona yüklediği sorumlulukların farkında olsun. Yani bir Başbakan üslubu içine girmesi gerektiğini öğrensin. Ona buna hakaret etmesin. Bunu buralardan çıkarmasına yardımcı olursa bu tartışma olumlu bir sonuç vermiş sayılır. Frene bastığını görüyorum Başbakan’ın. Doğru olmuştur. Ayağının suya ermiş olduğunu umut ediyorum. Çünkü herkesten saygı talep edebilmesi için herkese karşı saygı göstermesi zorunludur. Sadece bize değil, herkese, vatandaşa da, işsiz insana da, kendisine talep söyleyen insana da, gazeteciye de nazik ve saygılı üslupla konuşur."

AKP tezgáhın içinde

Deniz Baykal’a İstanbul Bağcılar’da seçim otobüsüne binen çarşaflı kadın hadisesini sordum.

"Sizin çarşaf ve türban açılımınız, provokasyonlarla bozulmak mı isteniyor" dedim, yanıtladı:

"Evet, evet. O bir rahatsızlığı, bir tedirginliği yansıtıyor. Onun arkasında büyük bir ihtimalle AKP bağlantılı birileri var. Bu dünkü tezgáhın içinde. İkna etmişler anlaşılan, birisini ayarlamışlar anlaşılan, başkanın hemşerisiymiş galiba. Yani o tedirginliği ve rahatsızlığı yansıtıyor. Meydanlarımız doluyor. Üstelik biz AKP gibi ne harcırah veriyoruz, ne kumanya dağıtıyoruz. Getirmeye çalışıyoruz, otobüs yolluyoruz. İsteyenler geliyorlar köyden ya da ilçeden."

Özerk kurumun taşra örgütü

ÖNCEKİ gün bu köşede Gelir İdaresi Başkanı Mehmet Akif Ulusoy’un özerklikten yana olmayan görüşlerini tartıştım. Karşı görüşe kendisine ulaşamadığım için yer verememiştim. Yakın çevresinden anladığım kadarıyla Ulusoy’un özerk gelir idaresiyle ilgili endişesi geniş taşra örgütüyle ilgili... Ulusoy’un yakın çevresi, "Özerk kuruluşların hiçbirisinin taşra örgütü bizim kadar geniş değil. Bizim taşra personelimiz 43 bin kişi, merkezde sadece 1500 çalışan var" görüşünü savunuyor.
Yazarın Tüm Yazıları