Paylaş
AF yasaları hukukta kaçınılmaz özel yanlışları -annesiyle hapis yatan bebekler gibi- düzeltmek için tasarlanır ama yanlışı genele yaymaktan başka işe yaramaz. O yüzden Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in vetosu ile yakalanan ikinci fırsatın değeri iyi bilinmelidir...
* * *
Son af yasasını beğenen çıkmadı...
Ama galiba herkes Gaziantep'te birkaç kilo baklava çaldıkları için 6-9 yıl ceza alan çocuklara yeni şans tanınmasına itiraz etmedi...
Yani Baklava Çetesi'nin suç ve cezası arasındaki haksızlık toplumsal vicdana sığmadı. İşte Rahşan Hanım takviyeli hükümetin yanlışı tam bu noktadaki yanlış teşhisle başladı...
Baklava Çetesi serbest kalırsa adalet sağlanır sanıldı...
Oysa baklavacı çocuklarla birlikte bavul toplayan katiller, tecavüz erbabı ile bilumum eşkıya sıraya dizilince milletin gözü korktu.
* * *
Madem ki Baklava Çetesi'ni içeriden çıkarmak göğe yükselen kırk testinin en altta kalanını çekmeye benziyor... Makul çözüm Baklava Çetesi'ne karşı adli ayıbımızı cezaevi kapısından önce temizlemekten geçiyor...
Gelin Baklava Çetesi'nin suç ve ceza dengesini bir daha hatırlayalım...
1997 yılının 10 Ağustos gecesi Gaziantep'te baklavacı dükkánı soyuldu.. İki ay sonra polis birisi 20, diğer üçü 17 yaşında dört genci yakaladı.
Baklava Çetesi'ne verilen 6-9 yıllık ceza Yargıtay tarafından hemen onaylandı... Çünkü;
Türk Ceza Yasası'nın (TCK) 493'üncü maddesine göre kapı-pencere kırarak, özel çeviklik gösterilerek yapılan hırsızlığın cezası 3 yıldan başlıyor, 8 yıla kadar çıkıyor.
Aynı madde uyarınca suçu işleyenlerin sayısı ikiden fazla ise ceza üst sınırdan veriliyor.
Ayrıca yine TCK'nın 522'ini maddesi çalınan malın ‘‘kıymeti çok fahişse’’ cezanın sekizde bir oranında artmasını öngörüyor...
Özetle Baklava Çetesi dört kişi olduğu, dükkánın kapısını kırdıkları ve çaldıkları baklava ile antep fıstığının değeri 150 milyonu (1997 fiyatıyla) geçtiği için ağır ceza aldı... Aradan geçen sürede üçü serbest kaldı, sonuncusu altı aya çıkıyor.
* * *
Yasalar açık: Birkaç kilo baklavanın bedeli birkaç yıl...
Eğer baklava çalana yıllarca ceza vermek istemiyorsak çare af değil. Hatayı cezanın infazı sırasında düzeltmeye kalkmak çözüm yerine yeni sorunları beraberinde getiriyor...
Oysa adil uygulama şansı kalmayan yasaları değiştirecek bir hukuk reformunun af tasarısından daha fazla zaman alacağını sanmıyoruz...
Üstelik eğer yasalar değişirse kısmi af sayılacağı gibi hapishanelerin yeniden kader kurbanları ile dolmasının da önüne geçilir...
Unutmayın ki bu ülkede hukuk hepimize lazım.
İçerdekilere de, dışardakilere de...
KARŞI GÖRÜŞ-KATKI
‘‘Polisin düğmesi adlı yazınızı ilgi ile okudum. Gerçekten güzel ve gerçek konulara değinmişsiniz. Ancak bunu yaparken toplumun genel yapısı ile ilgili rakamları da kullansaydınız aslında polisin diğer insanlarımızdan farkının olmadığını rahatça görebilirdik. Acaba ülkemizde bu ortalamaların üzerinde meslek grubu var mı?’’ (Ü.K)
‘‘Polisimizin profilinin ülkemizin ortalama profilinden çok daha gelişmiş düzeyde olmasını beklemek şaşırtıcı mı? Sosyal değişimin kendine has bir tempoda gerçekleştiğini ve baskıyla, zorlamayla hedeflenen değişimin, değişimin mimarlarını hayal kırıklığına uğratmaktan öteye geçemeyeceğini görüyoruz. Acaba Öteki Türkiye'nin mensupları gazetecilerimizin yazılarında bizlerin (bizler: orta-üst sınıf aydınlar diyelim, siz anlarsınız) yakınma, acıma ve sızlanmalarında bahsettiğimiz insanlarımız mı... ‘Fakir, sağlıksız, yarı-cahil, ümitsiz, mutsuz, bilinçsiz, hatta tembel, kolaycı' diye tanımlamaya alıştığımız. Yoksa Öteki Türkiye bizler miyiz?’’
(Nazlı Zeynep Uludere/Cambridge)
Paylaş