Paylaş
Uğur Mumcu suikastı zanlılarının yakalanmasının ardından Türkiye'de en yetkili ağızlardan duyulan İran yorumları daha çok iddianame üslubundaydı.
Ancak soruşturma ilerledikçe daha temkinli yaklaşım yeğlendi. Dolayısıyla dün Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in ve Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Cevdet Volkan'ın açıklamaları dikkatli gözlemciler açısından sürpriz değildi.
* * *
Bakalım faili meçhul cinayetlerde İran bağlantısı iddiası hukukçu penceresinden nasıl görülüyor:
‘‘Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcısı Cevdet Volkan, faili meçhul olayların, özellikle de Uğur Mumcu ve Ahmet Taner Kışlalı'nın öldürülmesi olayının arkasında çok büyük güçlerin olduğu varsayımlarıyla hareket edildiğini belirterek, ‘Bunlar yazıldı, çizildi. Bu çıkmayınca daha basit bir örgüt yapısı ya da sıradan kişiler çıktığı görülünce, hepsi basına yansıtıldı' dedi.’’
Diplomatların İran konusunda siyasi yorumu beklediği de belli:
‘‘Dışişleri Bakanı İsmail Cem, Türk aydınlarına yönelik cinayetlerin arkasında İran'ın olduğuna dair haberlere ilişkin değerlendirmesinde, ‘Süreç işliyor. Adalet ve İçişleri'nin bu konuda çalışmaları var. Bu çalışmalardan sonra hükümet bir değerlendirme yapacak. Bu değerlendirme tamamlanmadan bizim Dışişleri Bakanlığı olarak bir şey yapmamız mümkün değil' dedi.’’
İki ülke arasındaki gerilimin İran'da yaratacağı siyasi sonuçları da uzman bir akademisyenden dinleyelim:
‘‘ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü'nde konuk akademisyen olarak ders veren İranlı Doç. Dr. Jalil Roshandel, Türkiye-İran ilişkilerinde yaşanacak olası bunalımın İran'daki reform süreci için en büyük darbe olacağını söyledi, ‘Türkiye eğer reformcuları destekliyorsa, şu anda yaşanan gerilimi dondurmalı’’ dedi.’’ (Cumhuriyet Gazetesi, 24 Mayıs 2000)
* * *
Türkiye’deki İran vatandaşlarına yönelik operasyonlar nedeniyle yaşanan söz düellosuna kulak asmazsanız diplomasi satrancında oyun düzeninin değiştiğine ilişkin yeterince işaret var...
İran'ın gönüllü borazanı medya tarafından geri adım olarak dahi yorumlanması mümkün bu tavır değişikliği ancak iki gerekçeyle izah edilebilir:
1) Ya polis soruşturması tamamen çıkmaza saplandı, bugüne kadar basına sızan bilgiler tamamen uydurmaydı...
2) Veya muhafazakárların hakkından gelmek üzere olduğu Muhammed Hatemi'nin reform cephesi dış baskıyla daha fazla zora sokmak istenmiyor.
Bu iki ucu pis değneği illa tutmak zorundaysak, bari dileriz ki ikinci seçenek doğru olsun...
Karşı görüş
DÜN bu köşede İran'daki Kürtçe eğitimle ilgili bir habere yer verdik, ‘‘Türkiye'de neden olmasın?’’ sorusunu yönelttik. İşte bu soruya okur yanıtı: ‘‘Hizbullah'ın ve PKK'nın yarattığı hasar en fazla 20 yıllık zamanı kapsar. Dili bir değiştirin, 40 yıl işin içinden çıkamazsınız. Bölgesel kopmanın sıçrama tahtasıdır dil özerkliği...
Konuşsunlar efendim, konuşsunlar. Ama neden eğitilsinler ki o dilde? Niye Portekizce öğrenmiyoruz da İngilizce öğreniyoruz? Dünyaya daha rahat entegre olabilelim diye... Bazı işleri halka rağmen yapmak lazım. Bence Kürtlere Kürtçe eğitim vermek hem pratik değil, hem de geleceği karanlık bir adım...’’
Paylaş