Paylaş
Paranoyası ile meşhur necip Türk milleti Avrupa'ya aralanan kapının maliyetini merak ediyor... Öyle ya, mahalle kahvesinin şaşmaz mantığı belli: Madem ki Türkiye Helsinki'de aday ülke ilan edildi, o zaman Avrupa Birliği üyesi Yunanistan'ın kazancı daha yüksek olmalı. Örneğin Kıbrıs, örneğin Ege, hatta belki Güneydoğu...
Türkiye ile Yunanistan pazarlık masasına teke tek otursalar dikkate alınacak bu akıl yürütme, Avrupa Birliği, hatta ABD'nin devreye girmesiyle anlamsızlığın doruğunda yalnız kalıyor.
Peki o zaman Yunanistan ne istiyor?
Aslında hiç de sır değil. Bu ülke başbakanının, dışişleri bakanının açıklamaları kaç gündür Türk TV'leri ve gazetelerini süslüyor... Zaten biz de analizimizde Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun International Herald Tribune Gazetesi için yazdığı makaleyi esas alıyoruz.
* * *
Avrupa'nın saygın gazetesinde tam Helsinki Zirvesi'nin toplandığı cuma günü yayımlanan makalede Papandreu, önce Balkanlar'daki konuma değiniyor:
‘‘Kosova'daki dehşet verici savaşın anısı hálá tazeyken Yunan halkı iyi komşuluk ilişkilerinin kritik öneminin bilincindedir. Komşumuzun gücünün bizim gücümüz olduğuna inanıyoruz. Bir ülkeyi uluslararası topluluğun yarattığı nimetlerden dışlamanın Güneydoğu Avrupa'da uzun süredir yaşadığımız türde krizlere giden kestirme yol olduğu kesindir.’’
Şimdi tam bu noktada mola vererek, Yunanistan'ın Soğuk Savaş öncesi ve sonrası stratejik güvenlik tehdidine ilişkin değişikliği hatırlayalım... ‘‘Yunan Paradoksu’’ isimli kitaptan(*) yorumsuz aktarıyoruz:
‘‘NATO görevinin hedefi açıkça komünist saldırıya karşı kuzey sınırını Türkiye ile birlikte korumak olsa da, Yunan hükümetleri bunun yerine Türkiye'den geldiğini algıladıkları tehdit üzerinde yoğunlaştılar. (...) Soğuk Savaş'ın son bulmasından bu yana Yunan diplomasisinin başına en çok Makedonya meselesi bela kesilmiştir.’’
Yeniden Papandreu'nun makalesine dönelim:
‘‘Dışişleri Bakanı olduğum geçen şubat ayından bu yana bölgesel işbirliği politikasında ısrarlıyım. Yunanistan, sınırları dahilinde demokrasiye, dışında barışçı işbirliğine inanan ülkeleri Avrupa ailesinde kucaklamaya kararlıdır. Bu politika Türkiye için olduğu kadar Yugoslavya için de geçerlidir.’’
* * *
Bölge stratejisine dönük bu analizden sonra Papandreu, ‘‘Türkiye için Avrupa'da açtığı fırsat penceresinin’’ sonuçlarını iki başlıkta ele alıyor: ‘‘Kopenhag'ta konulan AB'ye giriş kriterleri her aday için eşit uygulanır. Türkiye'nin durumunda bu uygulama daha geniş siyasi-dini haklar, bağımsız yargı, hür medya, insan hakları ve azınlıkları korumak için yeni garantiler, sorunlara barışçı çözüm, uluslararası hukuka saygı anlamına gelir.’’
Papandreu, Türkiye'nin Avrupa'ya karşı bu yükümlülüklerine Yunanistan ulusal çıkarlarını ilgilendiren bazı maddeler de ekliyor: Ege'de hava sahası ihlallerine son verilmesi ve İstanbul ‘‘ekümen’’ patriğine konulan sınırlamaların kaldırılması...
Yunanistan Dışişleri Bakanı Papandreu, hemen ardından Kıbrıs sorununu Avrupa Birliği platformuna taşıyarak kazandığı diplomatik zaferin tadını çıkartıyor:
‘‘Kıbrıs, AB adayları arasında giriş kriterlerini yerine getirmeye en yakın ülkedir. Avrupa'ya giriş her iki cemaat için de daha çok güvenlik, istikrar ve refah anlamına gelecek. Dünyadan tecrit edilmiş yaşayan Türk cemaati en kazançlı çıkan olacak. Avrupa Birliği, bir aday ülkenin diğerinin toprağını zorla işgalini kabul edebilir mi?’’
Yorgo Papandreu'nun daha Helsinki Zirvesi'nden çıkan öneri ve Türkiye'nin yanıtı belli olmadan kaleme alınan/yayımlanan makalesi Atina'daki politik tartışmanın sona erdiğine işaret sayılabilir... Yunanistan, Türkiye'yi Avrupa'dan uzak tutma politikasından vazgeçip, iki ülke arasındaki sorunları Avrupa zemininde çözümü deneme kararındadır.
* * *
Artık Atina'nın ne istediğini merak etmeyi bırakıp asıl bizim ne istediğimizi bilme zamanı geldi. Terör örgütü PKK da dahil, her türlü parti Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyeliğini hedeflediğine göre bu konuda sorun yoktur...
Avrupa Kulübü'ne girmek için gerekli yol haritası korkularla değil akıllı politikayla çizilir.
Avrupalı olmak mı istiyoruz?.. Kıbrıs'ı satmamak, Ege'de çıkarlarımızı savunmak mı istiyoruz?.. Hodri meydan... Asıl korkmamız gereken uluslararası tecrittir, savunma hakkına sahip olduğumuz platformlara kavuşmak değil.
Paylaş