Paylaş
Görüşlerini hukukçu kimliğini de ortaya koyarak sıralıyor:
1) “Her mahkeme önüne gelen dosyayı netleştirmek açısından elinden geleni yapar. Bilirkişiye başvurur, kriminoloji raporu ister, grafolog tutar, Adli Tıp’a gider.”
2) “Usul hukukunda bu yöntemler arasında hiyerarşi yoktur. Biri uygulandı diye diğerini yok saymak veya vazgeçmek anlayışı yanlış olur.”
3) “Anayasa ve yasalarla belge meselesinde yetkili ve sorumlu görülen askeri mahkeme ıslak imzalı belgeyi istiyor.”
4) “Ama Başbakan ‘Adli Tıp söyledi ya, daha ne istiyorsun’ diyor, bu nasıl hukuk? Aklımı yiyeceğim, nerede yaşıyoruz?”
5) “Hüseyin Üzmez meselesi, Garipoğlu skandalı... Son olarak Güler Zere olayında ‘Toplumsal baskıyı dikkate aldık’ diyen aynı Adli Tıp değil mi?”
Açık söyleyeyim, irtica belgesi ilk çıktığında bende kuşku uyandırdı. Gerçek olduğuna tam emin değildim. Islak imza bakışımı çok değiştirdi. Ama o belgeyle ilgili hâlâ kuşku besleyenler var. O yüzden ikinci bir inceleme yerinde olur.
Diyarbakır soruyor
DİYARBAKIR polisinin risk altındaki çocuklara dönük futbol projesini yazdım. Diyarbakırlı ve ismi bende saklı bir okur yanıt yazdı. Demokratik açılımın TBMM’de tartışıldığı gün anlamlı olur düşüncesiyle, kısaltmadan ve düzeltmeden yayınlıyorum:
* Neden İstanbul’da başlayan otoban Urfa’da bitiyor? Diyarbakır ihalesi bile yok.
* GAP’ın elektrik kısmından enerji elde ediliyor fakat sulama kanalları daha işin başında bile değil.
* Dicle Üniversitesi en eski üniversitelerden ve en çok toprağa sahip olmasına rağmen neden 10 bin öğrencisi var?
* Biz fabrika veya para veya teşvik istemiyoruz. Adalet olsun, gerisini biz yapıveririz. O çocukların babalarına da top veremezsiniz ya.
Paylaş