ANKARA ANLADIĞIM kadarıyla Türk diplomasisi son Gazze krizinde masanın dışına itilmiş olduğu iddiasını haksız buluyor. Dış politikanın mimarları, Hamas’ı ateşkese Ankara’nın ikna ettiğini ileri sürüyor, ki haklı olabilirler.
Zaten AKP’nin Ortadoğu politikasının temelinde bu tür bir meydan okuma yatıyor.
2002 yılında Suriye tüm medeni coğrafyadan dışlanmış iken Türkiye yardımına koştu. Gazze krizi patlak vermeseydi Türkiye, İsrail ve Suriye arasındaki dolaylı barış görüşmelerinin beşinci turuna ev sahipliği yapacaktı.
İran’ın nükleer enerji ısrarı, ABD’nin sıcak savaş tehdidi başka bir sınavdı. Abdullah Gül Dışişleri Bakanı sıfatıyla ve Avrupa Birliği’nin desteğiyle İran’ın Batı’ya açılan penceresi oldu.
Lübnan’daki Cumhurbaşkanlığı krizinde Türkiye yine devredeydi ve Hizbullah’ı ikna edebildi.
Yani Türkiye, Batılı diplomatların, devlet adamlarının açamadığı kapıları aralayan...
Kimseyi muhatap almayan ülke ve liderlerle diyaloğu koparmayan büyük ağabey gibiydi.
Zaten Hamas’ı ateşkese ikna etme çabaları bu rolün parçasıydı.
Hamas’ı resmi muhatap saymayan İsrail’in tek taraflı ateşkesi önemli adımdı.
Ama eğer Hamas ateşkese uymasaydı, unutmayın ki akan kan durmazdı.
Madem ki Türkiye, dünyanın istediği ateşkesin sağlanmasına yardımcı oldu... Sizce neden bu kadar eleştiriliyor?
Galiba halimiz biraz Irak’ta diktatör Saddam’ı devirse de, Başkan Bush’un "haçlı savaşı" gibi abes lafları nedeniyle derdini anlatamayan ABD yönetimine benziyor.
Kapalı kapılar ardında sağlanan başarı, Tayyip Erdoğan’ın kürsü kabadayılığına kurban gidiyor.
Erdoğan’ın diplomasi sanılan seçim nutukları, Ortadoğu merkezli iki risk yaratıyor:
1) Hamas’ı baskıcı ve adaletsiz rejimlerine tehdit sayan Arap liderleri, Türkiye’nin bu örgüte cesaret vermesine elbette sevinmiyor. Krize karşı umut haline getirilen Körfez sermayesi ürküyor.
2) ABD’de sözde Ermeni soykırım yasa tasarısı her gündeme geldiğinde Türkiye’nin yardımına koşan Musevi lobisi artık isteksiz. Yasa bu yıl çıkarsa, sadece İsrail ile ilişkiler gerilmekle kalmaz... ABD ile derin kırılma yaşanır.
Kuyudaki 2. bahar
HÁKİMLER ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun Ergenekon davasına yeni savcı atanması projesi tartışılıyor.
Muhafazakár medya kıyameti kopartıyor, yeni savcı atamasının davayı sulandıracağını düşünüyor. (Daha hızlı bir soruşturma ve tutarlı/rötarsız iddianame imkánı/ihtimali bu kalemleri nedense pek ilgilendirmiyor.)
Her neyse, duyduğum kadarıyla eğer geçen pazartesi günü Yenikent’teki cephanelik bulunmasaydı...
Bugün artık proje ve ihtimalden değil, Ergenekon davasına atanan yeni savcılardan söz edecektik.
Ama Yenikent cephaneliği sadece benim gibi bazı gazetecileri değil, herkesi şaşırttı anlaşılan.
Kuyudan savcı heyeti için ikinci bir şans çıktı.
"Adalet Bakanı Ergenekon savcı heyetinin sayısı artsa da Zekeriye Öz ve arkadaşlarının yetkilerinin tırpanlanmayacağını açıkladı."
Bakalım Ergenekon’un ikinci baharı ne kadar sürecek?