Paylaş
EYLÜL ayının ikinci yarısına girdiğimize göre, yaz başında verdiğimiz bir sözü tutmamız gerekiyor. Yaza girerken bu köşede yayımlanan ‘‘Dananın kuyruğu eylül ayında kopacak’’ başlıklı yorum nedeniyle eleştiri sayılmasa bile dostça ikazlara muhatap kalmıştık.
Oysa aynı makalede belirttiğimiz gibi bu tespit bizden çok ekonomi yönetimine aitti. Ekonomik birimler, her yıl yüksek çıkan eylül ayı enflasyonunda bu yıl sağlanacak anlamlı bir düşüşün kamuoyunda program lehine propaganda vesilesi yaratacağının farkındaydı.
Dolayısıyla yılbaşından bu yana tuş edemedikleri enflasyonun sırtını eylül ayında mindere getirip, yelkenlerine doldurdukları rüzgárla yılı kapatma hesabındaydılar.
Ne yazık ki eylül gündemi evdeki hesaba pek uymadı.
* * *
Dış piyasalarda dörde katlanan petrol fiyatları Türkiye'de neredeyse sabit kalınca Hazine'nin zararı bir milyar dolara kadar çıktı. Hükümetin piyasa tabiriyle ‘‘İğneden ipliğe kadar zamma yol açar’’ endişesiyle ertelediği petrol ürünleri fiyat ayarlamasıyla enflasyon endekslerinde birkaç puanlık tenzilat hedeflediği herkesin bildiği sır sayılıyor.
Ne var ki son günlerde belalı komşumuz Irak'ın izlediği kriz politikası işleri daha da kötüleştirdi. Irak lideri Saddam Hüseyin'in ülkesine uygulanan petrol ambargosunu kaldırtmak için en uygun zamanlamayı yakaladığını düşündüğü kesin... Çünkü petrol fiyatları zaten 40 dolara vurmak üzere, Irak'ın Kuveyt ve Suudi Arabistan'ı tehdidi, İran'a sataşması Körfez'i daha da ısıttığı için fiyatlar daha da yükseliyor.
Saddam Hüseyin bu yolla ABD ve müttefiklerinin petrol fiyatlarını aşağı çekebilmek amacıyla Irak'a uygulanan ambargodan vazgeçebileceğini umuyor. (Aslında örneğin petrolden sorumlu eski devlet bakanı Mehmet Keçeciler de benzer bir gelişme bekliyor.)
Ama eğer ABD Irak'ın restini görürse fiyat indirimi beklemek hayal olacak... Hele Irak'a dönük yeni bir cezalandırma/misilleme operasyonu fiyatları daha da tırmandıracak.
* * *
Elektrikteki sabit ücret uygulaması bir diğer endişe kaynağıdır. Çünkü gelirler politikası bir bütündür...
Konutlardaki kira artışına, içinde oturanların ücret/maaşlarına tavan konulurken aynı mekánda kullanılan elektriğin fiyatına hileyi şeriye yoluyla zam program ciddiyetiyle bağdaşmaz, bizim bildiğimiz Türk halkı bu kazığın acısını başka yerden çıkartır.
Elektrik zammının enflasyon endeksini etkilemeden yürürlüğe konulmasında gösterilen yaratıcılığın daha köklü önlemler konusunda esirgenmesi de ayrı bir ayıptır. Örneğin daha beş-altı yıl öncesine kadar baş tacı edilen Yap-İşlet-Devret modeli santralların şu anda ürettikleri pahalı elektrik nedeniyle topun ağzında oldukları ortadadır...
Ne var ki bu santralları işletenler, santralı belirli bir sürede devlete devredecekleri için fiyatlarında amortisman payı taşıdıklarına işaret ediyorlar. Özelleştirme sürecinde bu santralların devlete geçmesine zaten gerek olmadığına göre; 1) Santralların özel sektöre ‘‘satılması’’ fiyatları otomatik olarak aşağı çekmez mi? 2) Aynı santrallara yeni yatırım izni verilmesi hem daha fazla, hem de daha ucuz elektrik anlamına gelmez mi?
* * *
Alternatif eylül ayı gündemimizin iki maddesi böyle... Ne var ki muhtemelen yine resmi gündemin sınırları içinde kalacağız... 312'inci madde, memur kararnamesi gibi aslında çözümü basit ama siyaseten ihtilaflı konularda havanda su döveceğiz. İşte bu nedenle diyoruz ki, böyle giderse dananın kuyruğu kopar.
Paylaş