ANKARA 20 yıldır birlikte çalışmak demek ki böyle bir konformuş. Genel Yayın Müdürümüz Ertuğrul Özkök, her satırına içtenlikle katıldığım ve mesleki manifesto ayarındaki yazısını dünkü köşesine koydu.
Aynen yazdığı gibi İlker Başbuğ’un fotoğrafları sanırım önce bana geldi...
Ben işimi yaptım, gereken temasların ardından bilgiyi İstanbul’a ilettim.
Özkök de hepimizin adına doğru tavrı göstererek fotoğrafları yayımlamadı.
Bu fotoğrafları araştırırken, Paşa’nın Genelkurmay İkinci Başkanı sıfatıyla 2004 yılındaki İsrail gezisi sırasında çekildiğini anladım.
Aklıma gelen soruyu bu konuda bilgi sahibi kişiye yönelttim: "Üç dinin kavşağına ziyarette Mescid-i Aksa’da da verilen poz var mıydı?"
Yanıtını aldım: "Tabii ki vardı!"
Peki o poz neden servis edilmedi?
Çünkü İlker Paşa’yla ilgili "paket" üç haberden oluşuyordu.
Cami fotoğrafı bu üç haberle yaratılmak istenilen izlenime tezattı.
* * *
Hangi üç haber diye merak ettiğinizin farkındayım... Sırasıyla anlatayım.
İlk haberi, yani İsrail fotoğraflarını yayımlamadığımız için...
İkinci ayaktaki haberde bizi atladılar, dolaylı şekilde duydum.
Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili Osman Paksüt’ün İlker Başbuğ’un makamında ziyaret ettiği haberini maalesef doğrulatamadık ve yazamadık. (Osman Paksüt nedense görüşmeyi gizledi!)
Bu haberi de manşette görünce üçüncüsünün malum namludan ateşlendiğinden emin oldum.
Nitekim dün paketin üçüncü ayağı da bir gazetenin manşetinde yer aldı.
Meğer İlker Paşa, Büyük Kulüp üyesiymiş.... Üyelik başvurusuna kabul yazısı sanki önemli belgeymiş gibi habere eklenmiş.
* * *
Çoğunuz birden fazla gazete okumazsınız. "Takım" dediğimiz tamamını göreniniz azdır.
O yüzden bana inanın, son bir haftada o veya bu gazetede yayımlatılan bu üç haberle...
Müstakbel Genelkurmay Başkanımız için şu portre çizildi:
1) Musevi dostu, 2) Belki de mason, 2) Yüksek Mahkeme’yi yönlendiriyor.
(Eğer doğruysa -ki o da yalanlandı- üçüncü şık hariç diğerleri nasıl suç oluyor diye nafile sormayın, yorulmayın... Malum kafa öyle sayıyor, suçluyor, mahkûm ediyor.)
Şimdi gelelim asıl kritik soruya... Çok değil birbuçuk ay sonra TSK komuta kademesi tamamen değişecek... Genelkurmay Başkanı, Kara Kuvvetleri Komutanı, Jandarma Genel Komutanı, İkinci Başkan, Birinci Ordu Komutanı ve sayamadığım daha çok sayıda koltuğa yeni isimler oturacak...
Askeri cenah, bu kadar kritik bir süreçte organize saldırıyı kimden bilecek?
Ankara’da yorum ve rivayet muhtelif...
Hükümete yakın bazı gazeteler olaya öyle bir balıklama daldılar ki...
Bu saldırıyı hükümetin başlattığını zanneden çıkabilir!
Ama açıkçası ben farklı düşünüyorum...
Tıpkı Akşam Gazetesi Ankara Temsilcisi İsmail Küçükkaya ve Radikal Gazetesi Ankara Temsilcisi Murat Yetkin gibi... Hükümetle askerin arasını açmak isteyenler olduğunu duyuyorum, izliyorum.
Anlaşılan o ki... Hükümet ve AKP üzerinde çok etkili bir cemaat, partinin kapatılacağı varsayımıyla devreye giriyor. Geçen yılki Cumhurbaşkanı seçiminden bu yana Tayyip Erdoğan’la araları düzelmeyen cemaat, mevcut başbakanı feda edilebilir sayıyor. AKP’nin mirasını şimdiden başka bir parti büyüğü etrafında toparlamaya çalışıyor. O yüzden askerle hükümeti karşı karşıya getirecek malzemeyi bazen derliyor, kimi zaman yayıyor, hiç değilse önlemiyor.
* * *
Dün bu köşede Osman Paksüt’ün Başbuğ görüşmesini saklamasını eleştirdim.
Şaşıranlar ve "Neden gerek duydu?" diye merak edenler çıkabilir, hemen anlatayım.
Bendeniz gazetecilik mesleğinde eksik bilginin, yanlış bilgiden daha tehlikeli olduğuna inanırım. Yanlış bilgi uçar gider, eksik bilgiyse komplo teorilerine hizmet eder.
Nitekim bu yazıyı da aynı gerekçeyle kaleme aldım. Bir de AKP yarın öbür gün bölünmenin eşiğine gelirse sebebini şimdiden bilin istedim.