Paylaş
BAZEN düşünüyorum da, sanki bizim buralarda duvar hiç yıkılmadı gibi geliyor... Bu ülkeyi korkutarak yönetmeye çalışanların üslubu Soğuk Savaş günlerini aratmıyor. Vatandaş ürkek tavşan gibi her köşeden çıkması muhtemel gülyabaniyi beklemeye şartlandırılıyor.
Dün de bu köşede yazdık...
Türkiye'de UMUT operasyonu... Almanya'da Şeytan Ayetleri'ni yeniden basmaya hazırlanan Netami hakkında çıkartılan idam fetvası... ABD'li TV kanalının Yozgat'ta bulduğu İranlı istihbaratçı Ahmet Behbahani...
Her üç olaydaki ortak zamanlama, Soğuk Savaş günlerindeki yanıltıcı propaganda yöntemini andırıyor. Zaten üç olaydan ikisinde İran'da reform cephesinin işbaşına gelmesiyle birlikte artık varlık nedeni sorgulanan rejim muhalifi Halkın Mücahitleri örgütünün imzası bulunuyor...
Türkiye'yi 1990'lı yıllarda sarsan siyasi cinayetlerin failleri bulundu mu? Behbahani gerçekleri mi anlatıyor, yoksa abartıyor mu?
Bu soruların yanıtını önümüzdeki günlerde alacağız.
Ama günlük siyaset bu yetersiz veri tabanı üzerinde inşa ediliyor.
Aman dikkat!
* * *
Zaten Türkiye'de tematik siyaset yapılmadığı için hemen her konuda büyük sürprizler ve şiddetli tepkiler gündeme geliyor...
Enflasyonla mücadele programında özel sektör zamları bir ay kamu kesiminden yüksek çıkıyor, hemen resmi açıklamalarla İstanbul sermayesinin kulağı çekiliyor... Ama kimse, ‘‘Bu programın siyasi önderliği yok’’ eleştirilerinin neden aylardır muhatapsız kaldığını düşünmüyor.
Bu ülkenin son 20 yıldır uyguladığı en ciddi ekonomik programın sahipsizliği bile siyasetçinin cesaret eksikliğini ve acemiliğini yeterince kanıtlamıyor mu?
Haydi ekonomiyi bir yana bırakalım, 28 Şubat süreciyle birlikte ön plana çıkan istihbarat skandallarını hatırlayın...
Susurluk soruşturması için araştırmacı kamyonun kaza yapmasını mı beklemeliydik... Ya Hizbullah'ın tasfiyesi için PKK'nın bitmesi mi gerekliydi... Türkiye'deki İran'ı anlamak için illa Uğur Mumcu'nun ölmesi mi lazımdı... Akıllı demokrasilerde rejime tehdit listesini siyasetçi belirler, istihbaratçı bu çerçevede çalışır... Bizde tam tersi işliyor.
Bu ülkenin Devlet Başkanı'nın İran'la hiçbir ilgisi bulunmayan Ekonomik İşbirliği Örgütü (ECO) toplantısına katılıp katılmayacağı sorusuna yanıt, istihbarat raporlarının satır aralarında aranıyor.
Acemi siyasetçi istihbarata teslim oluyor.
FAYDALI ESERLER: Önceki gün Harvard Üniversitesi'nden Dani Rodrik'in makalesini bu köşeye aktardık. ‘‘Dünya ekonomisine entegrasyon, kalkınma stratejisinin yerini tutar mı?’’ başlıklı bu makalenin iktisat hocası-yazar Deniz Gökçe tarafından sakıncalı bulunacağını açıkçası düşünemedik.
Ama dün Gökçe'nin ‘‘Rabbim bana bir kalkınma stratejisi ver’’ gibi renkli bir başlık attığı yazısını okurken;
* Değerli hocamızın da makaleyi geçen cuma günü (yani bu köşede çıkmadan) Ercan Kumcu'dan aldığını, incelediğini,
* Ve bu makaleyi yazmaya değer bulmadığı yolundaki zımni görüşünü öğrendik, faydalandık.
Deniz Gökçe'nin akademisyen meslektaşına dönük tavrı kendi tercihidir. Ne var ki, yazısını noktalarken her zamanki doğrudan üslubuyla bize de bir soru yöneltmiş, yanıtsız bırakmak olmaz:
‘‘Peki Enis, Türkiye için sence kalkınma stratejisi nedir, ne olmalıdır? Sakın gelir dağılımını düzeltmek deme! Bu sonuçta arzu edilen şey! Oraya gitmek için A, B, C, neyse icraat planlarınızı rica edebilir miyim?’’
Estağfurullah hocam, ne demek, olsa dükkán sizin...
Şaka bir yana, Türkiye'nin kalkınma stratejisini hem de akademik çerçevede tartışacak doğru kişi ve adresin bu satırların yazarı olmadığını herhalde Deniz Hoca da gayet iyi bilir...
Dani Rodrik'in makalesi gazeteci sıfatıyla bugüne kadar alıntı yaptığımız binlerce metinden sadece birisidir. Aktardığımız metinlerdeki görüşler yazarları bağlar, bizi değil... Tıpkı zamanında gazete manşetlerine taşıdığımız IMF raporları veya TÜSİAD'ın önemli açıklamaları gibi.
Ama eğer Deniz Hoca her gazete yazısının arkasında ‘‘kalkınma stratejisi’’ gibi yüksek performans bekliyorsa o zaman birisi kalkar, ‘‘Maşallah Hocam sen de her akşam TV'de futbol dersi veriyorsun da, topu ayağında kaç kez sektirebilirsin?’’ diye soruverir...
Tabii ki böyle bir soru bizim aklımızdan geçmez... O yüzden bu faydalı tartışmayı noktalamak amacıyla Hoca'nın sorusuna yardımcı olacak bir okuma listesini dikkatine sunmak istiyoruz...
Eğer Sayın Hocam internette www.ksg.harvard.edu/rodrik adresini ziyaret ederse Ercan Kumcu'nun kendisine gösterdiği makalenin kaynağını bulacaktır.
Dani Rodrik'in 24 makaleden oluşan havuzunda ilk bakışta Hoca'nın merakını giderebilecek gibi olanlardan birkaç örnek de verelim:
‘‘Development strategies for the next century’’ (Gelecek yüzyıl için kalkınma stratejisi), ‘‘Institutions for High-Quality Growth’’ (Yüksek kaliteli kalkınma için kurumlar), ‘‘How far will economic integration go?’’ (Ekonomik entegrasyon nereye kadar?)
Böylece anlaştık mı Hocam... Makaleyi/haberi bulması bizden, akademik açıdan yorumlaması sizden... Aman rolleri karıştırmayalım.
Paylaş