AB 3 seçime bağlı TSK riske vurgulu

ANKARA
TÜRKİYE’deki çifte seçim sürecinde AB heyecanı azalıyor.

Peki Avrupa’da rüzgár ne yönden esiyor?

Başkentteki diplomatlar, üç yabancı seçimden oluşan takvime dikkati çekiyor:

1) Fransa’daki başkanlık seçimine kadar kimse Türkiye’nin adını duymak istemiyor.

2) 2008’deki Kıbrıs Rum Kesimi seçiminde Papadopulos’un kaybedeceği hesabı yapılıyor.

3) 2009’daki Avrupa Parlamentosu seçimi öncesinde anayasa sorunu aşılır diye umuluyor.

Dolayısıyla AB ilişkilerinde normalleşme takvimi 2008’in ikinci yarısında bekleniyor.

O tarihe kadar Kıbrıs’ta BM gözetiminde çözüme dönük adılar atılırsa,

Papadopulos’tan daha makul bir isim Kıbrıs Rum Kesimi’nde iktidara gelirse,

Fransa Dönem Başkanlığı’nda genişlemenin anayasal altyapısı tamamlanırsa,

Türkiye ve AB arasındaki gerilim aşılabilir.

* * *

İki
yıllık bu zorunlu mola süresince Türkiye ne yapacak?

Dışişleri, Başbakan’ın "Ankara kriterleri" vaadinin içini doldurmaya çalışıyor. Yani Ankara, müzakere hiç hız kaybetmemiş gibi reformlara devama niyetli.

Zaten diplomatlar diyor ki; "Adı müzakere ama asıl mesele Avrupa Birliği referansları ile değişim ve gelişimi tamamlamaktır. Bu yüzden aday ülkenin kendi başına yapacağı iştir".

Sütün kalitesini yükseltmek, hijyen yasasını çıkartmak, hayvan ağıllarını düzeltmek.

Sadece Avrupa Birliği istiyor diye yapılacak işler mi?

Yoksa amaç Türk halkının yaşam kalitesini yükseltmek mi?

Sanırım önümüzdeki 2 yıllık süreçte bu ikilem çok tartışılacak.

* * *

Geçen çarşamba günü yapılan AB koordinasyon zirvesinde ilginç bir tartışma yaşandı.

Toplantıda Türkiye’nin 2008-2013 arası dönemi kapsayan AB Yol Haritası çizildi.

160 kişilik heyette Genelkurmay’ı temsilen iki korgeneral de vardı.

Askeri sözcü, toplantıda uzun bir konuşma yaptı, AB ile müzakere sürecinde balıkçılık faslından, Kıbrıs’a kadar uzanan yelpazedeki değerlendirmelerini yazılı metinden okudu.

Bir ara, "AB istiyor diye yasa çıkartılmaz" anlamına gelecek yorumda bulundu.

Bunun üzerine Dışişleri Bakanı Abdullah Gül uyarmak zorunda kaldı:

- Biz bu yasaları Avrupa değil kendimiz için çıkarıyoruz.

Bu kısa diyaloğu temsili özelliği nedeniyle aktardım.

Önümüzdeki 2 yılda kimileri AB’yi hálá fırsat penceresi sayacak.

Diğerleri ise belli ki risk yaratan süreç olarak algılayıp sunacak.

Bendeniz ilk saydığım kesimden yanayım, bilin, öyle okuyun istedim.
Yazarın Tüm Yazıları