Paylaş
Siyasetin sınırları yeniden çiziliyor (1)
AFFINIZA sığınarak yıllık olağan izin görevimizi ifa ettiğimiz son 10 günde ülke gündemi doğaldır ki boş kalmadı...
İbo'nun haremi misali gününde tüketilmezse bayatlayıp tadı tuzu kaçan geyik muhabbetlerinin yanı sıra geleceğe ilişkin ipuçları veren haberlere de rastlandı: Emekli bazı paşaların Avrupa üyeliği yolunda irtica ve bölücülüğe taviz verildiği iması, demokratikleşmede daha ihtiyatlı ilerlenmesi uyarısı taşıyan açıklamaları... Hemen ardından tıpkı üniversiteler gibi dershanelere de türban yasağı konulması ilgimizi çekti.
Aslında bu iki haber başlığını birlikte anmamız rastlantı sayılmaz.
Çünkü ülkemizde politik manevra alanı bu iki habere teğet geçen sınırlarla çizilir: 1) Çağdaş uygarlık hedefi Batılı değerler cinsinden ifade bulur. 2) Üniversiteli genç kızların taktığı türbanı sistemi delmek amacıyla koçbaşı gibi kullanan siyasi İslam'a bu resimde yer yoktur.
* * *
Yerleşik nizamın Avrupa'dan esen demokrasi rüzgárından nem kapması pek sürpriz sayılmaz... Gözüken o ki, siyasi sistem önümüzdeki günlerde, ‘‘Gerekirse yeni bir dünya kurulur, Türkiye de irtica ve bölücülükle mücadeleden taviz vermeden yerini alır’’ türü, sadece necip Türk milletinin değil Avrupalı müttefiklerimizin de kafasını karıştıracak yeni bir meydan okumaya sahne olacak...
Üstelik bu güç gösterisi yerleşik nizam açısından hayati önem taşıyacak.
Çünkü -sadece hukuki gerekçelerle de olsa- mürteci (irticacı değil, bari düşmanı tanısınlar) ve bölücü memurların tasfiyesi kararnamesine itiraz eden Cumhurbaşkanı sistemin kimyasını bozdu...
Düşman karşısındaki bu psikolojik yenilginin unutturulması ve moral kazanmak açısından cepheden topyekun taarruz kaçınılmaz hale geldi...
* * *
Yaklaşan nihai savaşta 28 Şubat sürecinde işbirliği halinde gözüken güçlerin yolları ayrılacaktır. Daha önce de bu köşede dikkatinize sunduğumuz gibi, bize göre 28 Şubat'ın üç vektörü vardı:
1) Avrupa ile siyasi -ekonomik entegrasyonu hedefleyen demokrat kamuoyu ve büyük sermaye,
2) Tarikat şeyhlerini başbakanlık konutunda toplayan, ramazan mesaisi uygulatan bir siyasetçiye komutan demeye dili varmayan Silahlı Kuvvetler,
3) Necmettin Erbakan önderliğindeki çizgiyi uzun vadeli stratejileri açısından sakıncalı bulan diğer siyasi cemaatler.
Gelinen noktada eğer Silahlı Kuvvetler, 28 Şubat sürecindeki müttefiki konumundaki (Fethullah Gülen gibi) bazı İslami figürleri ezmek uğruna Avrupa hedefinden toptan vazgeçmeye kalkar veya üyelikte rötara yol açacak uygulamalara yönelirse korkarız ki bu icraatta yalnız kalacaktır.
Bu ülkenin demokrasi güçleri ve iş dünyası açısından Avrupa hedefi, belirsiz tehditlerden çok daha hayatidir. Lüzumsuz sınava gerek yoktur.
* * *
İzninizle bu konuya yarın da devam edeceğiz. Ve madem ki döndük, taze karşı görüş ve katkılarınızı bekliyoruz...
Paylaş