Paylaş
AVRUPA Birliği (AB) 2007-2021 arasında otomobillerin yarattığı C02 emisyon oranını yani karbondioksit salınımını yüzde 40 aşağı çekmek için mücadele ederken, 2021-2030 yılları arasında ise bu oranı yüzde 37.5 daha indirmek istiyor. Bunun için de 2021’den itibaren otomobillerin emisyon sınırını kilometre başına ortalama 95 gram ve altı (Şu an ortalama 120 gr/km) olarak belirledi. Eğer markalar 2021’den itibaren Avrupa’da sattıkları araçların ortalamasında bu seviyeyi yakalamazsa ciddi cezalar ödeyecekler. İşte bu durum markaları köşeye sıkıştırmış durumda. Çünkü AB’nin kararını erteleyeceğine kesin gözüyle baktıkları için bir çok marka son ana kadar emisyon konusunda pek bir çaba göstermedi. Bunun yerine talep ve kâr yüksek olduğu için neredeyse her segmentte SUV geliştirip piyasaya sürdü. Ne zaman ki AB’nin kararından geri dönmeyeceği net olarak anlaşıldı, bir anda her marka elektrikli otomobil geliştirmek için birbiriyle yarışmaya başladı.
Ama herkesin atladığı şey, sorunun elektrikli otomobil üretmek değil, bu otomobillerin kime ve nasıl satılacağıydı. Çünkü elektrikli otomobillerde yüksek maliyet (araç başına 10 bin Euro) ile menzil, pil ve şarj sorunu henüz çözülebilmiş değil. Avrupa bu konuda hızlı adım atsa bile markalar çok geç kaldıklarının farkındalar. Bu yüzden elektrikli otomobilleri cazip hale getirmeye çalışıp, talep gören SUV modellerini daha düşük emisyon oranına sahip hibrite (hem elektrikli hem benzin motor) devşirmek için uğraşıyorlar. İşte bu noktada her marka kendi hükümetinden elektrikli otomobilleri tüketici nezdinde cazip hale getirmek için çok büyük destekler bekliyor. Aksi halde işlerinin imkansız olduğunu biliyorlar.
TİCARİ KARŞILIĞI YOK
Bu gelişmeler ışığında geçen hafta elektrikli otomobillerin geleceği adına çok önemli bir gelişme daha yaşandı. Ünlü İngiliz süpürge üreticisi Dyson, 2.5 milyar pound (3.2 milyar dolar) yatırdığı elektrikli otomobil projesini sonlandırdığını açıkladı. 2 yıldan fazla bir süre önce çalışmalara başlayan, patentler alan ve otomobili ortaya çıkaran Dyson’un sahibi James Dyson’un açıklamaları elektrikli otomobil konusundaki endişeleri artırdı ve bu konuda yeni çözümlerin gerektiği yorumlarına neden oldu. James Dyson özetle, “Elektrikli otomobili geliştirme sürecimizdeki çabalarımıza rağmen, bu aracın ticari anlamda geçerliliğini göremedik. Projemize uygun bir alıcı bulmak için ciddi çabalar sarf ettik ve bu süreç sonunda maalesef başarılı olamadık” açıklamasını yaptı. Ticari anlamda geçerliliğini görememek ve uygun alıcı bulamamak... Bu iki kriter elektrikli otomobil işinin sadece üretmekten ibaret olmadığını, en az 10-15 yıl daha mücadele edilmesi gereken bir alan olduğunu tüm dünyaya gösterdi. Sadece bu iş için kurulan Tesla’nın henüz istenen kârlılığa ulaşamaması, Avrupalı markaların da ceza yememek için hızla girdiği elektrikli otomobil işini cazip hale getirmek için çalışmaları sürüyor. Bu noktada Türkiye’de ise gözler yerli otomobil için çalışmalara başlayan ‘Türkiye’nin Otomobili Girişim Grubu’na (TOGG) çevrildi. Henüz daha çizim aşamasında olan yerli otomobilin 2022 yılında üretilip devreye girmesi sonrası hem iç pazarda hem de ihracatta önemli destek görmesi gerekiyor.
ÇİRKİN ÖRDEK YAVRUSU KUĞUYA DÖNÜŞTÜ
Japon Toyota, önümüzdeki hafta kapılarını açacak Tokyo Otomobil Fuarı’nda yakıt hücreli yani hidrojen ve elektrik motorla çalışan ikinci nesil Mirai konseptini sergileyecek. Yeni Mirai’nin fotoğraflarının yayınlanmasıyla birlikte dünya basınında, “Çirkin ördek yavrusu kuğuya dönüşmüş” yorumları yapıldı.
‘MELEZ’ ÇÖZÜM ÖNE ÇIKIYOR
YÜZDE 100 elektrikli otomobil üretimi için kurulan ABD’li Tesla’yı saymazsak, Avrupa’da şu anda 2021 yılındaki 95 gr/km emisyon sınırını yakalayacak tek marka olarak Toyota ön plana çıkıyor. Jato’nun 2018 yılı resmi rakamlarına baktığımızda Toyota’nın ortalama emisyon oranı 99.9 gr/km olduğu görünüyor. Daha 2019 yılında, 2021 hedeflerini yakalayacağı açık olan Toyota’yı 107.7 gr/km ile Fransız Peugeot, 107.9 gr/km ile Citroen takip ediyor. Bu 3 markayı ise Fransız Renault ve ortağı Japon Nissan izliyor. PSA Grubu (Peugeot, Citroen, DS, Opel) 2021 hedeflerini yakalayacaklarını açıklarken, Renault da özellikle Bursa’da kurduğu hibrit fabrikasıyla ceza yemeden emisyon sınırını tutturabileceğinin sinyalini veriyor. Ama bu 5 markanın hepsi elektrikli otomobille değil, hibrit (melez) araçlarla emisyon oranlarını tutturabileceğini ortaya koyuyor. Avrupa’da dizeli bitirip tüm modellerinden hibrite geçen Toyota, emisyon sorununu ortadan kaldırırken, elektrikli otomobillerin ancak 10-15 yıl sonra yaygınlaşabileceğini düşünüyor. Şu an hibrit araçlarında benzin ve elektrik motorunu bir arada kullanan Japon marka, yakın zamanda bir çok modelinde hidrojen ve elektrik motorlu hibritlere geçeceğini açıkladı. Bu da emisyon oranını 0’a indiriyor. Bir taraftan elektrikli otomobil geliştirmeye başlayan PSA Grubu da, mevcut modellerinin tümünü hibrite çevirerek, AB’nin sınırını tutturacağını açıkladı. Keza Renault da Bursa’da ürettiği hibrit motorlarla ortalama emisyonda düşüş bekliyor.
İSTANBUL’DA ALTYAPI İÇİN 3 MİLYAR $ YATIRIM GEREKLİ
AVRUPA ülkeleri bile henüz elektrikli otomobile hazır değilken, Türkiye’nin daha doğrusu İstanbul’un da hızla yeni döneme hazır olması gerekiyor. Bu noktada hızla yapılması gerekenler şöyle:
Sadece İstanbul ve çevresinde elektrikli araçların ihtiyacının karşılanması için önünüzdeki 3 ila 5 yılda 3 milyar dolarlık ek enerji kapasitesi ve altyapı yatırımı yapılması gerekiyor. Bu yatırımın 2 milyar dolarlık kısmı dağıtım şirketlerinin üstünde. Bunlar ek kapasite, iletim ve altyapı yatırımı. 1 milyar dolar ise şarj istasyonları ve bunların işletilmesi için harcanmalı.
Şu anda elektrikli araçları için en uygun yerler AVM ve havalimanları ancak burada da sistemler ortalama 10 araçtan fazlasını kaldırmıyor. Örnek vermek gerekirse Zorlu AVM’de şu an aynı anda ancak 7-8 araç şarj edilebiliyor. Böyle bir yerde en az 40-50 aracın şarj edilmesi gerek. Ama bunu kaldıracak bir şebeke yok bunun için AVM’nin ek şebeke yatırımı yapması gerekiyor.
Evlerde ve istasyonlarda şarj istasyonlarının da kurulum sorunu var. Avrupa’da herkesin araç parkı ve şarj istasyonu için kendi sokağını kullanma önceliği var. Belediyeler bunu çok önceden belirlediği için sorun yaşanmıyor. Türkiye’de ise böyle bir sistemin kullanılması şu an için imkansız.
Ev tipi istasyonların maliyeti 1-3 bin dolar civarındayken, yol kenarı ve akaryakıt istasyonlarında ise bu hızlı şarj imkanı ile birlikte tek bir şarj istasyonu için 350 bin dolara yakın maliyet çıkıyor.
ÖZİLHAN ŞİRKETLERİ İÇİN HİBRİT KİRALIYOR
AĞUSTOS 2018’de kurlarda yaşanan dalgalanmaya kadar otomotiv sektörünün ana aktörü konumuna gelen filo kiralama şirketlerinin yaşadığı finansman sıkıntısı pazarın seyrini de belirliyor. 2016 ve 2017’de 150 bine yaklaşan alımla otomobil satışlarından yüzde 20’nin üstünde pay alan şirketler son 1 yılda hızla küçülüyor. 2018’de yüzde 39 düşüşle 89 bin adetlik araç alımına kadar düşen filo şirketleri 2019 yılında ise ticari araçlara kiralama yolunun açılmasına rağmen ilk 6 ayda yaklaşık 17 bin adetlik alımda kaldı. Bu şartlarda uzun dönemli filo araç kiralama şirketlerinin 2019 yılını 30 bin adet alımla yani toplam otomobil satışlarının yüzde 10’unun bile altında kapatacak gibi gözüküyor.
İşte bu sonuçlar filo sektöründe bir çok şirketin son 1 yıl içinde küçülmesine sebep oldu. Bu şirketlerden biri de Anadolu Grubu bünyesindeki filo kiralama şirketi Garenta. Hızla büyüyen ve sektörün en büyük oyuncularından biri olan Garenta son 1 yılda ciddi şekilde küçülürken, kısa süre içinde uzun dönem kiralama işinden çıkacağı da sektörde konuşulmaya başlandı. Bunu da aslında geçen hafta Amsterdam dönüşü havalimanında karşılaştığım ve kısa bir sohbet etme şansı bulduğum Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan teyit etti. Çünkü Özilhan, bünyelerindeki Efes Pilsen ve Coca Cola için Intercity’den 700 adet Toyota Corolla hibrit kiraladıklarını belirterek, “Tüm şirket çalışanları hibrit araçlardan çok memnun kaldı. Yakın zamanda diğer grup şirketleri için de kiralamayı düşünüyoruz” dedi. Özilhan’ın bünyelerinde Garenta varken en büyük rakipleri Intercity’den araç kiraladıklarını söylemesi durumu net olarak özetledi.
PAZAR VE İHRACAT DÜŞTÜ ÜRETİM YÜZDE 9 AZALDI
OTOMOTİV Sanayii Derneği’nin (OSD) 2019 yılı Ocak-Eylül dönemi verilerine göre, toplam üretim bir önceki yılın aynı dönemine kıyasla yüzde 9 azalarak 1 milyon 57 bin 384 adet, otomobil üretimi de yine yüzde 9 azalarak 700 bin 581 adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde toplam pazar, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 40, baz etkisi dikkate alındığında ise 2017 yılına göre yüzde 55 azalarak 289 bin 131 adet oldu. Otomobil pazarı ise yüzde 37 oranında daraldı ve 228 bin 628 adet olarak gerçekleşti. Ocak-Eylül döneminde ihracat, adet bazında yüzde 6 oranında azalırken, otomobil ihracatı yüzde 8 oranında azaldı. Bu dönemde, toplam otomotiv ihracatı 913 bin 772 adet olurken, otomobil ihracatı 594 bin 86 adet düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde, toplam otomotiv ihracatı dolar bazında yüzde 4 azalırken, Euro bazında ise yüzde 2 arttı. Aynı dönemde toplam otomotiv ihracatı 23 milyar dolar olarak gerçekleşirken, otomobil ihracatı yüzde 8 azalarak 8.4 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Euro bazında otomobil ihracatı ise yüzde 2 azalarak 7.4 milyar Euro oldu.
Paylaş