Paylaş
Uluslararası yaptırımların giderek ağırlaşan etkisi Rusya'nın içe veya dışa doğru patlamasına neden olursa, Türkiye güneyinde olduğu gibi kuzeyinde de kendisine büyük olumsuz etkileri olacak koşullarla karşı karşıya kalabilir.
Moskova'nın Ukrayna politikasını cezalandırmak için ABD ve AB'nin giderek ağırlaştırdığı yaptırımlar, Moskova'ya, Rus yetkililerin öngörüsüne göre yılda en az 140 milyar dolara varan bir fatura ödetmeye başladı.
Rublenin yüzde 50 civarında değer kaybetmesinin ardından hızla artması beklenen fiyatlar nedeniyle Rus halkı marketlere koştu.
Oysa henüz 12 Aralık'ta Moskova caddelerinde, AVM'lerde ve Rus devlet görevlileri ile yabancı işadamlarının konuştuğu toplantılarda böyle bir panik havası gözlemlememiştim.
Dün Başbakan Dmitriy Medvedev'in de zikrettiği "derin resesyon" riski ve geçen hafta Devlet Başkanı Vladimir Putin'in değindiği "krizin iki yıl sürme" ihtimali ise tüm bu çevrelerde bir ayı aşkın bir süredir soğukkanlılıkla tartışılıyordu.
Rus medya grubu RBC'nin önceki hafta yabancı basın mensupları için düzenlediği panellerde konuşan yetkililer, "yeni siyasi koşullara" rağmen Moskova'nın uluslararası finans merkezi olma iddiasını sürdürdüğünü belirtirken, Rusya'da iş yapan yabancı işadamları da giderek ağırlaşan iklime rağmen iyimserdiler.
Ürkütücü belirsizliğe karşın Moskova'da gördüğüm bu gerçekdışı iyimserlik beni bölge adına biraz endişelendirdi.
Aslında birkaç hafta öncesine dek Türkiye'nin Rusya'daki krize bakışı da "fırsat" eksenliydi. Yaptırımlara misilleme olarak Rusya'nın AB'den gıda alımını durdurması bu ülkeye Türkiye'nin ihracatını artırmış, Ankara'yı ziyaret eden Putin'in AB'ye meydan okuyarak Güney Akım'ı iptal edip 'Türk Akımı'nı önermesi heyecan dalgası yaratmıştı.
Son günlerde Türkiye'de geniş bir çevrede bu algı değişti ve yerini karamsar, endişeli bir bekleyişe bıraktı.
Türk müteahhitler Rusya'daki büyük projelerin şimdiden yavaşladığını, Türk turizmciler rezervasyonların iptal edildiğini, Türk ihracatçılar ise Rus pazarında talebin düştüğünü gördüler.
Türk ithalatçılar Moskava'nın son birkaç gündür iç piyasadaki enflasyonu engellemek adına hububat ihracatını durdurmasıyla şok olurken, Rusya'da yatırımı olan tüm Türklerin ruble cinsinden alacakları günler içinde eridi.
Bu arada Türkiye'nin önde gelen bir tekstil firmasının Rusya'daki fabrikasını kapatma kararı aldığını duydum --ki önümüzdeki günlerde başka şirketlerin onu izlemesi muhtemel görünüyor.
Hürriyet Daily News Genel Yayın Yönetmeni Murat Yetkin'in ifadesiyle, "Rusya'yı çok fazla köşeye sıkıştırmak tehlikeli" olabilir. Çünkü Rusya "eski Rusya" değil ve elinde dünya çapında etkiler yaratabilecek kozlar hâlâ var.
Örneğin BBC'ye konuşan ekonomist Erhan Aslanoğlu, "Putin'in biraz da siyasi bir kararla ekonomik gidişatı gerekçe gösterip kreditörlere olan tahvil borcunu ödemeyebileceğini" belirterek şu an için temerrüd riskini "çok yakın olmasa da giderek artan bir tehlike" olarak yorumladı.
1998 yılında temerrüdü beraberinde getiren ruble krizinin etkileri, ABD ve AB'den çok, Türkiye başta olmak üzere bölge ülkelerini derinden etkilemişti. Rusya'ya ihracatın yaklaşık üçte bir oranına düşmesiyle birlikte Türkiye ekonomisi 1999'da yüzde 4.7 oranında küçülmüş ve ardından müthiş bir bankacılık krizi başlamıştı.
Hürriyet Daily News Ekonomi Editörü Güneş Kömürcüler'in bugünkü köşesinde değindiği gibi, "Bugün düşen petrol fiyatlarının olumlu yönlerinden yarar sağlayan Türkiye, Rusya ve onun enerji zengini olan ama ekonomisi çeşitlilik arz etmeyen komşularındaki krizden en kötü etkilenen ülkelerden biri olabilir."
Rusya ekonomisinin -en azından büyük döviz rezervi sayesinde- 1998'e kıyasla daha güçlü olduğu su götürmese de, krizin bir "iç patlamaya" dönüşmesi, tüm anti-demokratik uygulamalarına rağmen Putin yönetiminin aranır hale gelebileceği kaotik bir ortam yaratabilir.
Bölge açısından en az bunun kadar vahim olan bir diğer ihtimal ise bir 'dışa patlama'dır.
Köşeye fazla sıkıştırılan Rusya'da şahinlerin, petrol fiyatlarını artırmak umuduyla uluslararası gerilimi artıracak adımlar atmayı tasarladığı yönündeki söylentiler ayyuka çıktı.
Moldova'nın Ukrayna sınırında bulunan ve Rusya yanlısı ayrılıkçıların hüküm sürdüğü Transdinyester bölgesinden, ciddi bir risk olarak bahsedilmeye başladı bile...
Rusya'da "biraz krizin" ekonomik yarar, "çok krizin" ise ölümcül zararlar getirebildiğini geçmişte yaşayarak öğrenen Türkiye'nin, gerekli dersleri alıp tüm senaryolara göre önlem planları hazırladığını diliyorum.
Giderek derinleşen krize, umarım Ruslar gibi bizimkiler de "bıla ne bıla" diyerek bakmıyorlardır.
Paylaş