Paylaş
Yardımcı Doçent Doktor M. Şefik İ.'nin üç oğlunun Türkiye'den kaçıp IŞİD'e katıldığını bugün Hürriyet'te okudunuz.
Fatih Çekirge'nin köşesinden yönelttiği o çok önemli soruyu da gördünüz: "Nerede yetişiyor bu çocuklar?"
Aslında haberin içinde, cevabın önemli bir bölümü var: "Süleyman Bengi’nin kendi halinde başarılı bir öğrenci olduğu, ancak Ankara’da gittiği dernek ve bir kitapevindeki telkinlerin ardından çizgisinin değiştiği öne sürülüyor."
Yine aynı haber, IŞİD ve El Kaide ile bağlantılı olabileceği tahmin edilen ve bu örgütlere eleman temin eden yedi dernek belirlendiğini belirtiyor.
Türkiye'den 2.307 vatandaşın, sadece yedi dernek üzerinden IŞİD'e katılıp Suriye ve Irak'a geçmesi pek inandırıcı değil. Bu "aracıların" sayısı muhtemelen çok daha fazladır.
Nitekim Hürriyet geçen eylülde yedi muhabirle Türkiye'nin dört bir yanında IŞİD'in izini sürdüğünde, görgü tanıkları beş ilde çok sayıda dergah, dernek ve kitabevinin bu iş için örgütlendiğini söylemişti.
Bu açıdan Türkiye'de yetkililerin, ne sorunu saptama, ne de çözüm yolları üretme konusunda yeterli bilinç ve çabayı sergilediğini söyleyebiliriz.
Dahası, bugün IŞİD bahanesiyle radikalize olan "kayıp gençler" kuşağının, uzak olmayan bir gelecekte Türkiye'nin başını çok ağrıtabileceğine dair uyarılara da kulak tıkayan bir hükümetimiz var.
2 Şubat 2015'te İçişleri Bakanlığı'na Bilgi Edinme Kanunu kapsamında şu soruları gönderdim:
1) Türkiye'den Suriye'ye savaşmak için kaçak olarak gittiği tespit edilen kaç Türk vatandaşı vardır?
2) Bu vatandaşlardan kaçı yurda geri dönmüştür?
3) Geri dönenler hakkında yasal işlem yapılmakta mıdır? Yapılmaktaysa hangi kanun maddelerinden dava açılmaktadır?
4) Suriye'deki savaş katılıp ülkeye geri dönenlerin, bazı Avrupa ülkelerinin uyguladığı rehabilitasyon programlarından geçirilmesi söz konusu mudur veya bu yönde bir çalışma var mıdır?
5) Türkiye'ye sığınan Suriyelilerin ülkelerine geri dönüşü için bir çalışma yapılmakta mıdır? Yapılmaktaysa gelecek beş yıl içinde kaç Suriyeli'nin ülkelerine dönüp kaçının savaş bitse dahi Türkiye'de kalacağı tahmin edilmektedir?
Bakanlığın otomatik yanıt sistemi aynı gün "Kanuni süreç izlenerek başvurunuza yanıt verilecektir," cevabını bana yolladı. Tahmin edebileceğiniz gibi, neredeyse üç ay oldu ama hiçbir cevap gelmedi. Devlet bir kez daha yasaları çiğneyerek vatandaşına kulak tıkadı.
* * *
Soruda bahsettiğim Avrupa'daki uygulamaları biraz açalım.
Birinci grup ülkeler, IŞİD'e katılıp geri dönen vatandaşlarına yasal işlem yapmayı seçenler. Bu işlemin dozu ülkeye göre değişiyor.
Fransa, Hollanda ve Belçika bu kişileri terör saldırısı planlamaktan ağır ceza mahkemelerinde yargılıyor veya ülkedeki öteki "cihatçı" hücrelerine ulaşmak için izlemeye alıyorlar. Almanya'da bir mahkeme geçenlerde 20 yaşında bir eski IŞİD'ciyi üç yıl dokuz ay hapse çarptırarak bir ilke imza attı.
İkinci grup ülkeler ise İskandinavya'dan. Bölge ülkeleri, bu tür sorunlara hemen her zaman yenilikçi ve sinek avlamak yerine bataklığı kurutmayı amaçlayan yöntemler geliştirerek bakıyor (Norveç'in Anders Behring Breivik'in neden terörist değil adi bir suçlu olarak yargıladığını hatırlayın).
İsveç, ülke dışındaki radikal gruplara katılıp geri dönenlere dava açmıyor. Aksine, belediyeler bu kişilere iş verip topluma yeniden entegre olmalarını sağlıyorlar.
Danimarka'nın "deradikalizasyon" programı daha da kapsamlı. Yetkililerin gözetimi altında ülkeye dönen eski "cihatçılar" sivil bir rehabilitasyon programına alınıyor. İş sağlanıyor. Hatta yurtdışında yüksek öğrenim için burs veriliyor. Üstelik tüm bunlar psikiyatrik destek ile tamamlanıyor ve bu süreçte özellikle ailelere sorumluluk veriliyor.
İngiltere uzun süre birinci grup ülkeler arasında kalsa da, son dönemde İskandinav modeline yaklaşmaya başladı. "Channel" programı kapsamında İngiliz hükümeti bir "kontr-radikalizasyon" uygulaması yapıyor. Artık birçok eski "cihatçıya" dava açmak yerine pasaportlarına el koymakla yetiniyorlar.
* * *
Biz kendi çocuklarımızı ülkede tutamadığımız gibi, Ankara'nın dış siyasetteki fahiş hatalarının da katkısıyla bize sığınmış olan Suriyeli çocukların dönüşüne veya Türk toplumuna entegrasyonuna dair bir hazırlık da yapmış görünmüyoruz.
Ama bu ülkenin başbakanı, 17 Mart salı günü partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada şöyle diyebiliyor:
"Evet içinde Araplar'ın, Türkmenler'in, Kürtler'in, Sünniler'in, Nusayriler'in, Hrıstiyanlar'ın olduğu Suriye Ulusal Koalisyonu bundan 4 yıl önce ayağa kalkan Humuslu, Hamalı, Lazkiyeli, Halepli gençlerin bugünkü temsilcileridir. Biz onlara elimizden geldiği ölçüde yardım edeceğiz. (...) Yine bir Batı ülkesinin Başbakanı 'bizden giden gençler eğer Hollanda'ya dönmelerindense Suriye topraklarında ölüp, kalmalarını isteriz' diyor. Bunlar kabul edilebilir şeyler değil, gençlerinize sahip çıkın."
Suriye'nin ayağa kalkan gençlerine yardım edecekmişiz!
Avrupalılar gençlerine sahip çıkmalıymış!
IŞİD, Suriye'yi, rehabilitasyonu geçtim; şunu hatırlayalım yeter:
Bu sözlerin edildiği günün ertesinde, bu ülkede...
...hayatta olsa 21 yaşına basacak Ali İsmail Korkmaz'ın doğum günü kutlanmıştır.
...ve aynı gün Emniyet, -hayatta olsa 16 yaşına basacak- Berkin Elvan'ın katil zanlısının fotoğrafını, bir polis tarafından vurulmasından neredeyse iki yıl sonra savcılığa gönderebilmiştir.
Paylaş