Paylaş
Türkçenin bence en güzel kelimeleri, hürriyet ve eş anlamlısı özgürlük... ABD ve Avrupa'nın asırlık gazetelerine konan ve postacılık gibi meslekleri andıran biraz boş isimlere (Times, Post, Herald, Journal vb.) bakınca, gazeteciliğin ruhuna dair çok daha fazla şey söylemiyor mu bu kelimeler?
Sonuçta hürriyet, aynı zamanda Türk demokrasi tarihinin ilk kelimesi… 19. yüzyıldaki anayasa hareketinin çıkış noktası. İstibdadın yasaklı sözü… Milli iradeyi ilk kez vücuda getiren kalabalıkların –“vatan” ile birlikte- tutkuyla haykırdığı slogan… Bayraktarlarından Namık Kemal’in deyişiyle aşık olunası bir figür: “Ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet / Esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esaretten…”
Hürriyet'in mevcut yazı tipi (font), uğruna şiirler yazılan, filmler çekilen Helvetica fontunun özelleştirilmiş bir versiyonu gibi görünüyor. Daha ilginci, Hürriyet'in fontunun, İsviçre tasarımı olan Helvetica'dan yaklaşık 10 yıl önce üretilmiş olması!
Özellikle 1960'lardan itibaren hızla yayılan ve 20. yüzyılın en popüler fontlarından biri olan Helvetica, gazeteciliğin tarafsızlık ilkesiyle örtüşen bir ilkeden yola çıkarak yaratılmıştı: İnsanı belirli bir izlenime yönlendirmeyen, kendisini değil yazılan sözcüklerin anlamını öne çıkaran nötr bir görünüm.
"Fontun da tarafsızı mı olur?" demeyin. Comic Sans ile yazılmış bir özgeçmiş ne kadar ciddiye alınabilir? Yahut Naziler propaganda içeriklerinde neden ısrarla Fraktur fontunu kullandı, bir düşünün. Çünkü, Ben Hersch'in ifadesiyle: "Tipografi insanları sessizce etkileyebilir. Tehlikeli fikirlerin sesini yükseltip diktatörlükleri normalleştirebilir ... Ve bazen bunu, tasvir ettiği sözcükler kadar güçlü şekilde yapar."
Bu anlamda Hürriyet'in sade, tarafsız logosu, gazeteciliğe yakışıyor.
Türkiye medyasında bu kadar uzun süre eskimeden, kendisini yenileyerek köküne hep bağlı kalan çok az simge var.
1 Mayıs 1948’de ilk sayısı çıkmadan önce, 15 gün sırf bu iş üstünde çalışılarak 39 farklı Hürriyet logosu hazırlanmış. Sonunda biri seçilip ertesi yılbaşında soluna ressam Sururi’nin çizdiği Türk bayrağı yerleştirilmiş. Ay-yıldız daha rahat görünsün diye, bayrak içindeki oranı büyütülmüş. Ve sonra elbette Mustafa Kemal Atatürk…
Kökleri Kurtuluş Savaşı’nda milli mücadeleyi var gücüyle destekleyen Sedat Simavi’ye dayanan; 1948 Londra Olimpiyatları’nda Türk güreşçilerin başarısı, 1950’lerde Kore, 1960 ve 70’lerde Kıbrıs konusundaki özel haberleri ve duruşuyla milyonları kendisine bağlayan bir gazetenin böyle milli simgelerinin olması da çok doğal.
1 Ocak 1970’te logosuna sarı bir zemin koyan Hürriyet, 40. kuruluş yıldönümü olan 1 Mayıs 1988’de köküne bağlı kalarak modernleştirdiği logosuyla bugün aşina olduğunuz imajı yaratmıştı. Bu bağlamda, Türkiye'de dijital haberciliğin lideri olan hürriyet.com.tr’nin 20. yıl logosu, harf rengini kırmızıya döndürerek 1948’teki orijinal logoya bir saygı duruşu olarak da algılanabilir.
Kırmızı-beyaz ikilisinin yine milli simgeselliğinin yanı sıra, siyahla birlikte düşünüldüğünde Hürriyet logosu en uyumlu renk üçlülerinden birini yakalıyor. Kırmızı; sıcak haber, enerji, hız, hareket, bolluk ve duygularla (aşk, öfke vb.) ilişkilendirilen bir renk… Siyah ise akıl, güç, yetkinlik, ağırbaşlılık, kalite, ağırlık gibi kavramlarla ilişkilendiriliyor. Nötr yani tarafsız olan beyaz ile birlikte bu üç renk, sanırım bir gazete için en ideal simgesel kombinasyonu oluşturuyor.
Akıllı telefonlarda Hürriyet’in aplikasyon simgesi olarak da gördüğünüz “H” harfinden oluşan “kısa logosu” aslında akıllı telefonlar geliştirilmeden yıllar önce de kullanılıyordu. Mesela, 15 yıl önce Hürriyet’te çalışmaya başladığım ilk günlerde, o dönem bilgisayarlarda kullandığımız içerik yönetim programının masaüstü ikonunun bu logo olduğunu hatırlıyorum.
Günümüzün önde gelen tasarım akımlarından olan “flat design” (düz tasarım) tarzında, sade stili ve dijitalde yaygınlaşan kare görsellere uygunluğuyla bu logo da, Hürriyet’in modern çağa uyum yeteneğinin bir başka göstergesi…
Peki siz Türkiye’den ve dünyadan hangi markaların logolarını seviyorsunuz? Bana yazabilirsiniz: ekizilkaya@hurriyet.com.tr
NOT: Gün boyunca çok sayıda e-posta aldım. Onlarca marka adı yazılmış. Logolarıyla en fazla kişinin ortak beğenisini kazanan markalar olarak şunların adı daha sık geçiyor: Arçelik, Adidas, Türkiye İş Bankası, BP, Garanti, Eti, Koton.
Yeni medyadan 7 taze haber, 7 mühim konu
* Mary Meeker’ın her yıl merakla beklenen İnternet Trendleri raporu California’daki Kod Konferansı’nda sunuldu. Benim en çok dikkatimi çeken bulgu: 2015 ve 2016’da dünya internet reklam pazarındaki büyümenin yüzde 85’ini Google ve Facebook kapmış. En büyük ilgiyle izlediğim gelişme ise şu: 1995’te dünyada 100 milyon dijital oyuncu varken bugün 2.6 milyar kişi oyun oynuyor. Konu hakkında İngilizce bir yorum şurada, Türkçesi ise burada…
* Global Digital Outlook Study başlıklı araştırmaya göre pazarlamacıların ve reklam ajanslarının dörtte üçünden fazlası, “dijital” teriminin önümüzdeki beş yıl içinde anlamını yitireceğini düşünüyor. Dijital yok olacağı için değil, tam aksine, her şey dijitalleşeceği ve anlamlı bir ayrım yapma imkanı kalmayacağı için…
* Dört yıl önce yazdığım şu yazıda özellikle öğrencilere, kısa bir süre içinde robotların yapamayacağından emin oldukları meslekleri seçmelerini tavsiye etmiştim. Oxford ve Yale’de yapılan yeni bir araştırmada, yapay zekanın hangi mesleği ne zaman yapabileceği öngörülüyor. Tercümanlar, kamyon şoförleri ve tezgahtarlar için haberler çok kötü… Diğerlerimiz için haberler sadece kötü… Hatta doktorlar bile 50 yıla kalmadan robotlar yüzünden işsiz kalabilir. Tek bir meslek grubu için haberler iyi: En az 80-90 yıl daha mesleklerini robotlara kaptırması beklenmeyen yapay zeka araştırmacıları!
* Peki insan çalışan ile yapay zekanın rekabetinde en önemli kriteri nedir? Yapay zekanın emekleme çağında olduğu bir dönemde dünya şampiyonu olan, ama emekliye ayrılırken artık çok güçlenmiş olan yapay zekaya yenilen satranç efsanesi Garry Kasparov son röportajında özetle şu cevabı vermiş: “Makinelerin insana göre görece zayıf olduğu alanlar çok dar … Şu sonuca vardım: Nasıl yaptığımızı gayet iyi bildiğimiz her şeyde makineler bizden daha iyisini yapabilecek. Ama biz insanların, nasıl yapabildiğimizi bilmeden yapabildiği birçok şey de var. İşte bu alanlarda makineler zayıf.”
* Google’ın geliştirdiği yapay zeka, Go oyununda bir zafer daha kazandı. Go oyunun yapay zekanın için neden önemli olduğunu geçen yıl yazmıştım. Bu arada yapay zekada yer yer Google’ı bile geçen Çin’in yükselişini de yabana atmamalı…
* Geçen hafta Etiyopya’da devlet, ülke çapında yapılan merkezi sınavda kopya çekilmesin diye interneti toptan kesti. “Şu internet olmasaydı maarifi ne rahat idare ederlerdi” diye Etiyopya ile dalga geçecektim ki; Kadri Gürsel gibi iyi gazetecilerini hapseden, Wikipedia gibi bir bilgi kaynağına erişimi engelleyip dünyada alay konusu olan, ama TEOG’da 14 bin birinci çıkarmayı başarmış (!) bir ülkede yaşadığımız aklıma geldi, sustum.
* ABD tarihinde ilk kez eski müzik eserlerinin satış miktarı, güncel müzik eserlerini geçti. Plakların yeniden moda olmasının bu durumda etkin olduğu düşünülüyor. Bu vesileyle işte size nostaljik bir Türkçe şarkı listesi:
Paylaş