Paylaş
Bugünlerde Rusça sosyal medya siteleri Odnoklasiki ve Vkontakte'yi takip ediyorsanız tüm bunları siz de görüyorsunuzdur.
Ukrayna krizinin ardından şimdi Suriye'ye askeri müdahalede bulunan Rusya yönetiminin eleştirel seslere tahammülü iyice azaldı.
Devlet Başkanı Vladimir Putin'i ve politikalarını her eleştiren vatan haini ilan ediliyor, bilhassa bağımsız gazeteciler...
Uzun bir süredir her tür eleştiri, "Batı'nın Rusya'yı bölmeye yönelik şeytani planlarının bir parçası" diye sunuluyor Kremlin yanlısı troller tarafından...
Görülmemiş şey mi bu?
Aslında troller ve "robot lobileri" sadece Türkiye'de değil, daha birçok ülkede giderek büyüyen bir sorun:
Meksika, Çin, Avustralya, İngiltere, Ekvador, ABD, Azerbaycan, Bahreyn, Güney Kore, Suudi Arabistan, Fas, vs.
Ama siyasi amaçlarla organize edilmiş dev bir trol ağı dendiğinde en iyi belgelendirilmiş vaka hiç şüphesiz Rusya.
Rus trollerin sesi pek yüksek çıksa da, St. Petersburg'daki merkezleri sakin.
Bu dünya güzeli şehre son gittiğimde, o binanın bulunduğu şehir dışındaki mahallede bir arkadaşımı da ziyaret etmiştim. Sessiz, huzurlu bir yerdi.
Son dönemde öğrendik ki "Putin'in trol fabrikası" denilen yer meğer buradaymış.
Semt hala sessiz ama ifşaata rağmen bu binada "siyasi trolleme" ve dezenformasyon faaliyetinin sürdüğü söyleniyor.
Nasıl bir yer burası?
ABD, Avrupa ve Rus medyasında son bir buçuk yıldır yayınlanan haberlerden derlediğim bilgilere göre durum şöyle:
* St. Petersburg'un kuzeybatısında bulunan Savuşkina Caddesi 55 numaradaki binanın (üstte) girişindeki levhada "Internet Issledovaniya" yazıyor. "İnternet Araştırmaları" demek. Daha önce bu kuruluşun isminin sonunda bir de "Agenstvo" (Ajansı) vardı.
* Rus medyasına göre İnternet Araştırmaları Ajansı'nın 2.500 metrekarelik bu ofis binasındaki 40 kadar odada, Rusya'nın dört bir yanından gelen, çoğu genç 400 kadar kişi iki vardiya halinde 24 saat çalışıyor.
* Rusya'da çoğu gazeteci aylık 25-30 bin ruble maaş alırken, 'Ajans'ta çalışan çok daha deneyimsiz yüzlerce kişiye ayda ortalama 40 bin ruble ödeniyor. Bu miktar Rusya'da öğretim üyelerinin maaşı seviyesinde.
Tam olarak ne yapıyor bu insanlar?
* 'Ajans'ın her çalışanından, her gün İngilizce ve Rusça haber sitelerine 5 yorum yazması ve her biri 2 bin takipçiye sahip 10 hesaptan 50'şer tweet göndermesi isteniyor. Elbette tüm yorumların Kremlin yanlısı olması şart. Siyasi hiciv içerikli 'caps'ler ise son gözdeleri...
* Yorumlarıyla sosyal medyada "fenomen" olan (takipçisini hızla artıran) az sayıda çalışan, "Özel Projeler" bölümüne terfi ediyor. Bu bölümde çalışanlar boş siyasi yorum bombardımanını bırakıyor. Kilo verme yöntemleri veya yoga gibi bir konularda nitelikli bloglar yazmaya odaklanıyorlar.
* "Özel Projeler" çalışanlarından beklenen, yoğunlaştıkları konuda içerik üreterek takipçilerini artırmaları. Her gün 10 siyaset dışı gönderi hazırlıyor, aynı birimdeki arkadaşlarının hazırladığı 150-200 gönderiye yorum yapıyorlar. Günde sadece 5 siyasi yorum gönderiyorlar. Böylece siyasi mesajlarının etkisi artıyor. İşte gerçek troller onlar.
Rus trolleri kim kontrol ediyor ve ne gibi siyasi mesajlar veriyorlar?
* Muhalif Rus gazetesi Novaya Gazeta'nın bir haberine göre, Kremlin'in catering ihalelerini alan oligark Yevgeniy Prigojin, İnternet Araştırma Ajansı'nın aylık 400 bin dolarlık bütçesini cebinden karşılıyor.
* Rusya'nın geleneksel yandaş medyasından ve -bazı iddialara göre- Kremlin'deki danışmanlardan o gün ne talimat gelmişse, troller sosyal medyada, bloglarda ve haber sitesi yorumlarında onu yazıyorlar.
* Örneğin muhalif lider Boris Nemtsov Moskova'nın göbeğinde öldürüldüğünde, binlerce trol, "Muhalifler Rusya'yı karıştırmak için kendi adamlarını öldürdü" diye mesaj bombardımanı başlatmıştı.
* Dezenformasyon amaçlı komplo teorileri, Prigojin'in finanse ettiği ve Kremlin yanlısı NTV televizyonunda yayınlanan bir "belgeselde" de vardı.
* Buna göre 2011'deki Putin karşıtı gösterilere katılan protestocular aslında Batı ajanıydı. Hatta ABD yetkilileri meydandaki göstericilere kurabiye bile dağıtmıştı!
Her şey nasıl başladı?
* Rusya'da troller böyle "endüstrileşmeden" evvel, Kremlin yanlısı gençlik örgütü Naşi'nin kontrolündeydi.
* 2012'de Anonymous'ın sızdırdığı epostaları içeren ve Rus muhalif medyasında yayınlanan belgeler, Naşi'nin Putin'i yüceltip muhaliflerin itibarını zedelemek için dev bir trol ağı kurduğunu ortaya koydu.
* Naşi bugünkünden çok daha yüksek paralar ödeyerek bu işi kotarıyordu, fakat gençlik örgütü sonunda gözden düştü, lağvedildi ve yerini doğrudan Kremlin'e bağlı olan başka bir örgüte bıraktı. Bugün İnternet Araştırmaları Ajansı da kapatılıp yerini başka bir oluşuma bırakabilir.
* Ajans'ın eski çalışanlarından Marat Burkhardt geçen nisanda The Guardian'a konuşup epey kirli çamaşırı ortaya döktü.
* Ardından "fenomen" çalışanlardan Ludmila Savçuk (altta) haziranda New York Times Magazine'e konuşup 'Ajans'ı deşifre etmeyi sürdürdü. Şavçuk, taşeron değil kadrolu çalışan haklarından yararlanmak isteyince şirketi dava etmişti.
* Kremlin 'Ajans'ı da gözden çıkarırsa, bu Marat'ın bahsettiği, "çalışanlarının aptallığından" olacak.
Nasıl bir aptallık?
* Aslında Ajans için her şey, 11 Eylül 2014'te uygulamaya konan, zekice planlanmış, sofistike bir dezenformasyon operasyonuyla başlamıştı.
* O gün aynı anda ABD merkezli onlarca Twitter hesabından, ABD'nin Louisiana eyaletinde bir kimya tesisinde yangın çıktığına dair mesajlar yağmaya başladı.
* Tweet'ler ünlü gazetecileri "mention" ederek uyarıyor, Louisiana'da durumun çok kötü olduğu iddia ediliyor, hatta yangın haberinin manşete taşındığı CNN internet sitesinin ekran görüntüsü de paylaşılıyordu.
* Dahası, YouTube'dan paylaşılan videoda bir adam, Arapça bir haber kanalına ayarlı televizyonunu gösteriyordu. Ekrandaki maskeli kişi ise yangının bir saldırı sonucu gerçekleştiğini ve IŞİD adına bu saldırıyı üstlendiklerini söylüyordu.
* Oysa her şey, tıpkı daha sonra Atlanta'da bir Ebola salgını çıktığını iddia eden sosyal medya kampanyası gibi, St. Petersburg merkezli 'Ajans'ın yürüttüğü bir dezenformasyon projesiydi.
* İnternetin bir "CIA icadı" olduğuna inanan Putin, ABD Başkanı Barack Obama'yı kendi topraklarında, kendi silahıyla vurmaya karar vermiş gibiydi.
Peki Kremlin neden şimdi Ajans'ı gözden çıkarsın?
* Marat Burkhard trollerin "aptal" olduğunu söylüyor. İkna edici içerik üretemiyorlar. Obama'ya "maymun" demekten daha iyisini yapamıyorlar.
* Şirket yönetimi, cehaletlerini gizlemek için trollere sürekli dilbilgisi ve siyasetbilim dersleri ayarlamak zorunda kalıyor.
* Louisiana asparagası gibi büyük enerji ve ciddi bir koordinasyon isteyen dezenformasyon çalışmaları ise ancak çok kısa süreli bir etki yaratıyor.
Troller zafer kazanabilir mi?
* İnternet bilginin serbest akışını kolaylaştıran bir mecra. Otoriter rejimler ise bilginin kontrolünü esas alıyor. Bu yüzden bu rejimler var oldukça, troller de olacaktır.
* Fakat trollerin uzun vadede başarılı olması mümkün değil. Yalan sosyal medyada hızlı yayılıyor, evet, ama sonra gerçek de aynı hızla yayılıp onu siliveriyor.
* "Fenomen" olan trolün ömrü, itibarını sıfırlayacak ilk yalana kadardır. Augustinus ne demiş: "Gerçek aslan gibidir, onu savunmanıza ihtiyacı yoktur. Salıverin yeter, o kendisini savunur."
Asıl tehdit nerede?
* İletişim, mesajın kaynaktan alıcıya iletilmesidir. "Gürültü" bu süreci zorlaştırabilir ve hatta engelleyebilir. Peki ülkelerin en muktedir kuvvetleri olan devletler organize şekilde "gürültü yapmaya" karar verirse ne olacak?
* "Aptal troller" ifade özgürlüğünü asla yok edemeyecek olsalar da, son dönemde otoriter rejimlerin geliştirdiği sistematik yaklaşımlar özgürlüklere ciddi darbe vuruyor.
* Örneğin, İran Kültür Bakanı Ali Cenneti 10 Mayıs'ta emniyet müdürlerine şöyle seslendi: "Geçmişte medyayı baskı altına alarak ve bilgiye rehberlik ederek haberlere yön verir veya onları kontrol ederdik. Bugün çok farklı bir sahneyle karşı karşıyayız. Medyayı kontrol etmek teknik ve coğrafi olarak artık mümkün değil ... Önerilebilecek en önemli çözüm, içerik üretimidir. Sahneye ağırlığımızı koymalı ve içerik üretmeliyiz ki ancak ürettiğimiz içerik kadar kamuoyunu kontrol edebiliriz."
* Önümüzdeki yıllarda iletişim açısından en önemli sorun, az bulunan iyi içeriğin, bir 'kötü içerikler okyanusu'nda boğulma riski olacak. Fakat yine de kötümser olmamak gerek. Çünkü yeni teknolojiler buna da çare buluyor.
Bu hafta yaşadığım kişisel bir örnek vereyim...
* Bu yıl itibariyle toplam internet trafiğinin yüzde 60'ını botlar, tam hesaplanamasa da hatırı sayılır bir oranını kötü içerikler (porno, spam, vb.) oluşturuyor.
* Ama ben bu curcuna içinde, sosyal medyada göremediğim, internette diplere gömülmüş iki kaliteli içeriğe ulaşabildim.
* StumbleUpon uygulamasındaki kişiselleştirilmiş öneri sayesinde The Atlantic'te çıkan Çin ile ilgili bu güzel yazıyı okudum.
* Pocket'ın eposta ile ile gelen önerisi sayesinde ise io9'daki Britanya Savaşı konulu bu yazıyı fark ettim.
Kısacası "aptal" trollerin interneti "domine etmesi" uzun vadede mümkün görünmüyor. Çünkü merkezi olmayan bir medyayı merkezi yöntemlerle boyunduruk altına alamazsınız.
Fakat büyük örgütlerin (dev şirketler, devletler) "hakikat konusunda sorunlu" içerik üretimine endüstriyel bir ölçekte başlaması, ifade özgürlüğü kanallarını daha da daraltabilir.
Paylaş